Triglitserid-Glukoz İndeksi ve Genetik Faktörlerin Meme Kanseri ile İlişkisi

Postmenopozal kadınlarda meme kanseri riski üzerine yapılan yeni bir çalışmada, trigliserit-glukoz (TyG) ilişkili göstergeler ve genetik yatkınlığın etkileri kapsamlı şekilde incelendi. BMC Cancer dergisinde yayımlanan bu araştırma, İngiltere’nin önde gelen veri kaynaklarından biri olan UK Biobank üzerinde gerçekleştirildi. Çalışma, insülin direncini yansıtan TyG göstergeleri ile poligenik risk skorlarının (PRS) birleşik etkisini irdeleyerek postmenopozal kadınlarda meme kanseri gelişim riskini anlamaya odaklandı. Böylece metabolik ve genetik faktörlerin meme kanserindeki rolüne dair önemli yeni bulgular ortaya koydu.

Araştırma kapsamında TyG göstergesinin yanı sıra, bel çevresi (waist circumference, WC), boy-kilo oranları gibi basit ölçümlerle kombine edilen beş farklı TyG göstergesi değerlendirildi. TyG, TyG-WC, TyG-WHtR (bel/ boy oranı), TyG-WHR (bel/ kalça oranı) ve TyG-BMI (vücut kitle indeksi ile kombine) olarak sıralanan bu göstergeler, insülin direncinin pratik ve erişilebilir proxy’leri olarak kabul edilmektedir. Metabolik bozuklukların, özellikle insülin direncinin kanser gelişiminde önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Çalışmanın temel amacı, bu göstergelerin tek başına veya genetik riskle birleştiğinde meme kanseri risk tahmin modellerine katkı sağlayıp sağlamadığını sorgulamaktı.

UK Biobank veri tabanından gelen verilerle yürütülen çalışma, 83 binin üzerinde postmenopozal kadının yaklaşık 14 yıl gibi uzun bir takip süresini kapsadı. Bu süre zarfında 3,561 yeni meme kanseri vakası tespit edildi. Büyük örneklem büyüklüğü ve uzun dönem gözlem, istatistiksel güç ve sonuçların güvenilirliği açısından kritik bir avantaj sağladı. Cox orantısal risk regresyon modeli kullanılarak, olası karıştırıcı faktörler kontrol edildi ve metabolik göstergeler ile meme kanseri riski arasındaki ilişki incelendi.

Elde edilen veriler, TyG ilişkilendirilen metabolik göstergelerin yükselmesinin meme kanseri riskinde anlamlı bir artışa yol açtığını net biçimde ortaya koydu. Örneğin, en yüksek TyG-WC çeyreğinde yer alan kadınların meme kanseri riskinin, en düşük çeyreğe göre %35 daha fazla olduğu belirlendi. Bu ilişki, geleneksel risk faktörleri dikkate alındığında dahi varlığını sürdürdü. Bu da TyG göstergelerinin meme kanserinde ek bir risk değerlendirme aracı olarak kullanılabileceğini vurguladı.

İlginç bir şekilde, TyG-WC göstergesinde risk artışı doğrusal bir modelden saparak, belirli metabolik eşiklerin üzerinde orantısız ve artan bir risk paterni gözlendi. Bu, insülin direncinin ve ilişkili metabolik bozuklukların kanser gelişimindeki etkisinin karmaşık ve basit lineer modellerle açıklanamayacağını gösterdi. Metabolik işlev bozukluğu arttıkça meme kanseri riskinin hızla yükseldiği bu sonuçlar, hastalık mekanizmalarının ayrıntılı anlaşılmasına ışık tutuyor.

Genetik yatkınlık ise poligenik risk skorları kullanılarak değerlendirildi. Yüksek genetik risk taşıyan kadınlarda beklenen şekilde meme kanseri riski yükselmişti. Ancak en dikkat çekici bulgu, yüksek genetik risk ile yüksek TyG göstergelerinin bir arada bulunmasının meme kanseri riskini 4-5 kat artırmasıydı. Böylece genetik ve metabolik risklerin birbirinden bağımsız ve toplamsal olarak meme kanserinde önemli yük oluşturduğu anlaşıldı.

Araştırmada mekanik bağlantıyı açıklamak amacıyla aracı analizleri de yapıldı. TyG göstergeleri ile meme kanseri arasındaki ilişkiyi, cinsiyet hormonu bağlayıcı globulin (SHBG), C-reaktif protein (CRP) ve testosteronun aracılık ettiği ortaya çıktı. SHBG, biyoyararlanabilir cinsiyet hormonlarını düzenleyerek hormon duyarlı meme kanseri tiplerinin gelişiminde kritik rol üstleniyor. CRP, kronik inflamasyonun belirteci olarak kanser gelişimini kolaylaştıran ortamı temsil ediyor. Testosteron ise insülin direnci yolakları tarafından etkilenerek, mamografik dokuda östrojen dengesini ve hücre çoğalmasını etkileyebiliyor.

Genetik risk ve TyG göstergeleri arasında çarpan etkisi (multiplikatif etkileşim) tespit edilmedi. Risk artışlarının toplamsal yani additif olduğu bulundu. Bu sonuç, risk modelleme ve klinik uygulamalarda önem taşıyor. Genetik risk ve metabolik göstergeler birbirlerinin etkisini katlamadan, bağımsız olarak meme kanseri olasılığını yükseltiyor. Müteakip çalışmalar bu etkileşim biçimini doğrulamalı ve klinik uygulamalara entegre etmelidir.

Bu çalışmanın meme kanserinin önlenmesi ve erken teşhisinde anlamlı sonuçlar doğurması bekleniyor. Geleneksel risk modellerinde ağırlıklı olarak genetik ve üreme tarihi gibi faktörler kullanılırken, insülin direnci gibi metabolik göstergelerin dâhil edilmesi tanı değerini artırabilir. Metabolik ölçümlerin yaygınlığı ve maliyet etkinliği, özellikle genetik testlerin sınırlı olduğu ortamlarda, TyG göstergelerini pratik bir risk belirleyici yapmaktadır.

Ayrıca, insülin direncinin yaşam tarzı değişiklikleri -diyet, egzersiz, ilaçlar- ile modifiye edilebilir olması halk sağlığı açısından önemlidir. Genetik faktörler değiştirilemezken, metabolik bozukluklar üzerinde müdahale şansı bulunması meme kanserinden korunmada yeni kapılar aralamaktadır. Özellikle genetik risk faktörü yüksek kadınlarda insülin direncini hedefleyen önleyici stratejiler geliştirilmelidir.

UK Biobank, geniş fenotipik ve genotipik veri sunması itibariyle böyle karmaşık hastalık mekanizmalarını çözmede benzersiz bir platform oldu. Büyük ölçekli bu tür epidemiyolojik çalışmalar, çok boyutlu biyolojik verilerin hastalık riskine etkisini ortaya koyarak kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarına zemin hazırlıyor. Memede kanser gibi multifaktöriyel hastalıkların erken yakalanmasını ve önlenmesini kolaylaştırıyor.

Çalışmanın gözlemsel olması bazı sınırlılıkları beraberinde getiriyor; klinik araştırmalarla desteklenmesi ve nihai mekanizmaların laboratuvar ortamında incelenmesi gerekmektedir. Ölçüm hataları ve potansiyel karıştırıcılar tamamen elimine edilemese de sonuçların tutarlılığı ve biyolojik dayanağı güçlüdür. Gelecek araştırmalar, TyG göstergelerinin klinik tarama ve ilaç geliştirme süreçlerindeki rolünü detaylandırmalıdır.

Sonuç olarak bu yenilikçi çalışma, postmenopozal meme kanseri risk analizine metabolik göstergeleri entegre ederek yeni bir bakış açısı kazandırdı. Genetik yatkınlık ve metabolik bozukluğun toplamsal etkisi, risk tahminlerinde hem genetik hem çevresel/metabolik faktörlerin birlikte değerlendirilmesinin önemini vurguladı. Meme kanseri halen kadın sağlığında önemli bir sorun olmaya devam ederken, bu araştırma kişiye özel önleyici yaklaşımlar geliştirmede önemli bir dönüm noktasıdır.

Biyolojik verileri bu denli kapsamlı ve multidisipliner şekilde kullanılması, basit klinik göstergeler ile genetik taramanın entegrasyonunu sağlayarak meme kanseri risk yönetimini geliştiriyor. Yaşlanan nüfusta hem metabolik sendrom hem kanser riskinin eş zamanlı artışı göz önünde bulundurulduğunda, halk sağlığı politikalarında bu bulguların ışığında yeni stratejiler belirlemek gerekmektedir. Bu çalışma, değiştirilebilir metabolik risk faktörlerinin tanımlanmasında önemli bir mihenk taşıdır.

Araştırma Konusu: Trigliserit-glukoz (TyG) ilişkili insülin direnci göstergeleri, genetik risk skorları ve postmenopozal kadınlarda meme kanseri insidansı arasındaki ilişki.

Makale Başlığı: Association between triglyceride-glucose related indicators, genetic risk, and incident breast cancer among postmenopausal women in UK Biobank.

Web References: https://doi.org/10.1186/s12885-025-13970-y

Doi Referans: https://doi.org/10.1186/s12885-025-13970-y

Resim Credits: Scienmag.com

Anahtar Kelimeler: meme kanseri risk tahmini, kronik insülin direnci, trigliserit-glukoz göstergeleri, genetik yatkınlık, poligenik risk skorları, postmenopozal kadınlar, metabolik belirteçler, UK Biobank, Cox regresyon analizi, SHBG, CRP, testosteron, metabolik sendrom.

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Onkolojideki En Yeni ve Önemli Gelişmeleri Kaçırmayın

E-posta yoluyla paylaşımlarınızı almak için onay veriyorum. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı inceleyin.

Loading Next Post...
Takip Et
Search
ŞU ANDA POPÜLER
Loading

Signing-in 3 seconds...