Son yıllarda kanserin önlenmesine yönelik araştırmalar, yaşam tarzı faktörlerinin etkisini derinlemesine incelemeye devam ediyor. Yakın zamanda BMC Cancer dergisinde yayımlanan önemli bir çalışma, günlük yaşamda sıkça gerçekleştirilen yürüyüş aktivitesinin hızı ile kanser riski arasında anlamlı bağlantılar olduğunu ortaya koydu. İngiltere merkezli UK Biobank veri tabanından elde edilen geniş katılımcı verileri üzerinde gerçekleştirilen bu araştırma, sadece yürüyüş miktarına değil, yürüyüş hızının da kanser gelişiminde etkili olabileceğini gösterdi. Bu yaklaşım, fiziksel aktivitenin kanser riskini azaltmadaki rolüne dair yeni bir bakış açısı kazandırıyor ve sağlık önerilerinin şekillendirilmesinde önemli bir yere sahip olma potansiyeli taşıyor.
Çalışma kapsamına alınan 330 binden fazla katılımcı, 2006 ile 2010 yılları arasında kaydedildi ve ortalama 11 yıl boyunca takip edildi. Araştırmanın sağlam metodolojisi, takip süreci boyunca kanser tanısı konulan vakaların ilk iki yılını dışlayarak yürüyüş hızının, mevcut sağlık durumu üzerine değil, kanser riskine bağımsız etkisine odaklandı. Böylece, hastalanmadan kaynaklanan düşük yürüyüş hızının sonuçların çarpıtılmasını önlemeye çalışıldı. Bu strateji, yürüyüş hızının kendisinin koruyucu bir etkisi olduğuna dair argümanları güçlendirdi.
Araştırmada, toplam fiziksel aktivite miktarı ve yürüme süresi gibi potansiyel karıştırıcılar da dikkate alındı. Çok değişkenli Cox regresyon modeli analizi sonucu, hızlı yürüyüş temposuyla beş farklı kanser türünde anlamlı risk azalması gözlendi. Bu kanser türleri arasında anal kanser, karaciğerin primer kanseri olan hepatoselüler karsinom, ince bağırsak kanseri, tiroid kanseri ve akciğer kanseri yer aldı. Risk oranları, anal kanserde 0.30’dan akciğer kanserinde 0.60’a kadar değişerek hızlı yürüyüşün görece ciddi risk düşürücü etkisini ortaya koydu.
Bu çalışmanın bir diğer dikkat çekici yönü, yürüyüş hızının öz-bildirimle ölçülmüş olmasıdır. Objektif cihazların kullanıldığı fiziksel aktivite ölçümlerine kıyasla, kişinin kendi algısına dayalı yürüyüş temposu değerlendirmesi çok daha ucuz, kolay ve geniş halk kitlelerine uygulanabilir bir yöntem olarak ön plana çıktı. Bu pratik yaklaşım, fiziksel uygunluk ve canlılık düzeyini yansıtması nedeniyle, kanser önleyici müdahalelerde kullanılabilecek değerli bir davranışsal belirteç olarak değerlendirildi.
Araştırma ayrıca, yürüyüş hızının kanser riski üzerindeki etkisinin yaş, cinsiyet gibi demografik değişkenlere göre tutarlı kaldığını ve ters nedensellik ile olası kalıntı etkilerinin analizlerde büyük ölçüde dışlandığını belirtti. Tüm bu veriler, yürüyüş hızının sadece yaşa, cinsiyete ya da diğer sağlıklı yaşam alışkanlıklarına bağlı olmayan, doğrudan biyolojik ve davranışsal mekanizmalarla ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Böylece, hızlı yürüyüş temposu gerçekten koruyucu bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Fizyolojik açıdan, hızlı yürüyüş daha iyi kardiyorespiratuar ve metabolik sağlığı yansıtabilir. Bu durum, sistemik inflamasyonun azalması, bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve hormon düzeninin iyileşmesi gibi kanser gelişiminde rol alan kritik süreçlerin olumlu etkilenmesine zemin hazırlar. Önceki çalışmalar da hızlı yürüyüşün insülin duyarlılığını artırdığını, vücut yağ oranını azalttığını ve genel metabolik fonksiyonu iyileştirdiğini göstermiştir. Bu etkileşimler, hücre içi ve sistemik ortamdaki kanserojen süreçlerin engellenmesine hizmet eder.
Yürüyüş hızı, aynı zamanda bireyin genel fonksiyonel kapasitesi ve yaşam canlılığı için bir bağımsız gösterge olabilir. Daha önce yapılan bazı araştırmalar, yüksek fonksiyonel kapasiteye sahip bireylerin genel sağlık ve yaşam süresi açısından daha avantajlı olduğunu ortaya koymuştu. Klinik uygulamalarda, yürüyüş hızının değerlendirilmesi, kanser riski yüksek bireylerin belirlenmesinde kullanılabilecek, basit ve hızlı bir yöntem olabilir. Böylece kişiye özel erken önleyici stratejilerin geliştirilmesi mümkün hale gelir.
Önemle vurgulamak gerekir ki bu araştırma, fiziksel aktivitenin miktarından bağımsız olarak yürüyüş hızının kanser riskini etkileyen özgün bir faktör olduğunu göstermektedir. Bu durum, yalnızca günlük yürüyüş süresini artırmaya yönelik önerilerin, yürüyüş hızının dahil edilmesiyle daha etkili hale gelebileceğini işaret etmektedir. Sağlık programları ve kampanyaları bu yeni bilgi ışığında, daha hızlı yürünebilmesini teşvik eden mesajları önceliklendirebilir.
Kamu sağlığı perspektifinden bakıldığında, hızlı yürüyüşü teşvik etmek, maliyet açısından düşük ve uygulanabilir bir strateji olarak öne çıkıyor. Özellikle hareket kısıtlılığı, zaman sınırlamaları ya da çevresel kısıtlamalar nedeniyle yoğun fiziksel aktivite yapamayan toplum kesimlerinde bu yaklaşım, anlamlı kanser önleme etkileri yaratabilir. Sağlık otoriteleri, yürüyüşü sadece “yapmak” değil “hızlı yapmak” üzerine odaklanan kampanyalar geliştirerek halkın sağlığını güçlendirebilir.
Bu çalışma, yaşam tarzı ve davranışsal faktörlerin kanser üzerindeki çok yönlü etkisini bir kez daha gözler önüne sererken, etkinliğin sadece varlığından değil, niteliğinden de kaynaklandığını vurgulamaktadır. Yürüyüş hızı, fiziksel fonksiyon, kardiyovasküler sağlık ve genetik direnç gibi karmaşık bileşenleri içeren zengin bir göstergedir. Bu sayede sadece uzun vadeli kanser riskini değil, genel sağlık durumunu da yansıtabilir.
Yine de araştırmacılar, elde edilen bulguların gözlemsel nitelikte olduğunu ve nedenselliğin kesin olmadığını hatırlatıyor. Ancak biyolojik mekanizmaların desteklediği bu ilişki, hızlı yürüyüşü artırmaya yönelik müdahalelerle kanser yükünün azaltılabileceği yönünde umut veriyor. Önümüzdeki yıllarda, yürüyüş hızının objektif ölçümleri ve biyobelirteç çalışmaları ile bu etkileşimler daha detaylı olarak değerlendirilecektir.
Araştırmanın gelecek dönemdeki hedefleri arasında, farklı kanser türleri ve popülasyon gruplarındaki etkilerin daha derinlemesine incelenmesi yer alıyor. Böylece bireyselleştirilmiş önleyici sağlık stratejileri geliştirilebilir. Ayrıca, davranış değişikliği programlarının farmakolojik ve tarama yaklaşımları ile entegrasyonu, korunma etkinliğini en üst düzeye çıkarmaya olanak sağlayabilir.
Sonuç olarak, UK Biobank verileriyle yapılan bu çığır açıcı çalışma, günlük yaşamın basit ama etkili bir parçası olan yürüyüş hızının, kanser riskini azaltmada önemli bir rol oynadığını ortaya koyuyor. Dünya genelinde artan kanser vakaları göz önüne alındığında; hızlı yürüyüşün teşvik edilmesi, sağlık sistemlerindeki yükü azaltmak ve yaşam kalitesini yükseltmek adına erişilebilir bir önlemdir. Fiziksel aktivitenin yoğunluğu unsuru, gelecek fiziksel aktivite rehberlerinde çok daha belirgin yer almalı ve halk sağlığı politikaları bu yeni bulgu doğrultusunda şekillenmelidir.
—
Araştırma Konusu:
28 farklı kanser türü ile öz-bildirim yoluyla belirtilen yürüyüş temposunun ilişkisi; yürüyüş hızının kanser insidansı üzerindeki bağımsız etkisinin incelenmesi.
Makale Başlığı:
Usual walking Pace and risk of 28 cancers– results from the UK biobank
Haberin Yayın Tarihi:
2025
Web References:
https://doi.org/10.1186/s12885-025-14258-x
Doi Referans:
https://doi.org/10.1186/s12885-025-14258-x
Resim Credits:
Scienmag.com
Anahtar Kelimeler:
brisk walking and cancer prevention, cancer risk factors and lifestyle, epidemiological study on cancer and movement, exercise intensity and disease risk, intensity of walking and health outcomes, long-term health effects of walking, multivariable analysis in cancer research, physical activity and cancer development, protective role of walking in cancer, self-reported walking pace and health, UK Biobank study on cancer, walking speed and cancer risk