İngiltere Araştırması: Kilo Alımı ve Geç Yaşta Annelik Meme Kanseri Riskini Artırıyor

Son yıllarda artan kadın sağlığı sorunları arasında meme kanseri, dünya genelinde en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olarak öne çıkmaktadır. İngiltere Üniversitesi Manchester’dan araştırmacılar, Avrupa Obezite Kongresi (ECO 2025) öncesinde yaptığı yeni çalışma ile, yetişkinlikte kilo alımı ile doğurganlık zamanlamasının meme kanseri riskini nasıl etkilediğini ortaya koydu. Bu çığır açan araştırma, 20 yaşından sonra kazanılan kilo miktarı ile ilk doğum yaşının gecikmesinin veya doğum yapmamanın, ileriki yaşamda meme kanseri gelişme riskini önemli ölçüde artırdığını gösteriyor. Çalışmanın sonuçları, vücut ağırlığı dinamikleri ile üreme özellikleri arasındaki karmaşık etkileşimi vurgulamakta ve kanser önleme stratejilerinde risk sınıflandırmasına yön verebilecek değerli bilgiler sunmaktadır.

Meme kanseri, her yıl dünya genelinde 2,3 milyondan fazla yeni tanı alan ve 670 binden fazla ölümle sonuçlanan ciddi bir hastalık olmaya devam etmektedir. Birleşik Krallık’ta ise her yıl yaklaşık 57 bin kadın meme kanseri tanısı almakta ve bu hastalık kadınlarda en sık görülen kanser türü olarak kaydedilmektedir. Erken teşhis ve tedavide sağlanan ilerlemelere rağmen hastalık görülme sıklığında artışlar gözlenmektedir. Bu durum, hastalığın temel risk faktörlerinin daha iyi anlaşılmasını ve hedefe yönelik korunma yöntemlerinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Önceki çalışmalar, menopoz sonrası dönemde yetişkinlikte kazanılan kilonun meme kanseri riskini anlamlı derecede artırdığını ortaya koymuştur. Ayrıca, ilk tam dönem gebelik yaşının riski değiştirdiği biliniyor; erken yaşta doğum yapmak koruyucu bir faktörken, gebeliğin ilerleyen yaşlara bırakılması riski artırmaktadır. Meta-analizlere göre, ilk doğum yaşının her bir yıl gecikmesi, premenopozal meme kanseri riskini %5, postmenopozal riski ise %3 oranında yükseltmektedir. Ancak, yetişkin kilo alımı ile ilk doğum yaşı arasındaki etkileşimin nicelikle değerlendirilmesi ilk kez bu araştırmada yapılmıştır.

Birleşik Krallık’ta yürütülen büyük ölçekli PROCAS (Predicting Risk Of Cancer At Screening) çalışması kapsamında yaklaşık 50 bin kadın üzerinde yapılan bu prospektif analiz, rutin meme kanseri taramaları sırasında elde edilen veriler kullanılarak gerçekleştirildi. Katılımcıların medyan yaşı 57, ortalama vücut kitle indeksi (BMI) ise 26,3 kg/m² olarak bulundu. Kadınlar 20 yaşındaki kilolarını kendi beyanlarına dayanarak bildirmiş ve yetişkinlik boyunca kilo artış yüzdeleri hesaplandı. İlk gebelikleri 30 yaşından önce, 30 yaşından sonra ya da hiç gebe kalmamış kadınlar olarak gruplandırıldılar.

Ortalama 6,4 yıllık takip süresinde toplam 1.702 yeni meme kanseri vakası tespit edildi. Detaylı istatistiksel analizler, erken yaşta anne olan kadınların daha fazla kilo aldığını, doğumun daha erken olmasıyla her yıl başına yaklaşık 0,21 kg ek kilo artışı olduğunu gösterdi. Buna karşın, erken doğum meme kanseri üzerinde koruyucu bir etki sağlamaya devam etti; geç doğum ya da doğumsuzluk, bu koruyucu avantajı taşımayan gruplar olarak öne çıktı. Böylece doğurganlık zamanlamasının kanser riski modülasyonunda bağımsız ve kritik bir rolü olduğu doğrulandı.

Ancak çalışma aynı zamanda erken doğumun, yetişkin kilo alımının olumsuz etkisini tamamen bertaraf etmediğini ortaya koydu. 20 yaşından sonra vücut ağırlığında %30’dan fazla artış yaşayan ve ilk gebeliği 30 yaşından sonra olan veya hiç doğum yapmamış kadınların meme kanseri tanısı alma riskinin, erken yaşta doğum yapıp yetişkinlikte %5’ten az kilo artışı yaşayan kadınlara kıyasla yaklaşık 2,73 kat daha yüksek olduğu bulundu. Bu, geç doğum ile obezite kaynaklı faktörler arasında güçlü ve tehlikeli bir sinerjiyi gözler önüne sermektedir.

Araştırmanın klinik ve halk sağlığı açısından etkileri büyüktür. İngiltere’de 1993’ten 2021’e kadar aşırı kilolu veya obez kadınların oranı %49’dan %59’a yükselmiş, aynı zamanda ilk doğum yaşı da 50 yıl boyunca artış göstermiştir. Meme kanseri insidansındaki bu hızlı artış, toplumun kilo ve doğurganlık davranışlarındaki değişimlerin kansere etkisini yansıtmaktadır. Bu sebeple, sağlık çalışanları ve kamu sağlığı politikaları risk iletişimini ve önleme stratejilerini bu yeni veriler ışığında yeniden şekillendirmek zorundadır.

Baş araştırmacı Dr. Lee Malcomson, bu bulguların eğitim, birincil sağlık hizmetleri ve önleyici tıp açısından önemli mesajlar taşıdığını vurgulayarak, erken doğum yapmayan ve yetişkinlik boyunca çok kilo alan kadınların yüksek risk grubunda olduğunu, bu nedenle sağlık profesyonellerinin bu gruba özel yaşam tarzı müdahaleleri ile kilo kontrolü ve fiziksel aktivite teşvikini önceliklendirmesi gerektiğini belirtti.

Elde edilen sonuçların güvenilirliğini desteklemek için yapılan alt analizlerde, araştırmacılar özellikle en yaygın meme kanseri alt tipi olan östrojen reseptör (ER) pozitif meme kanseri ve erken evre meme kanseri olarak kabul edilen duktal karsinoma in situ (DCIS) olgularında da benzer risk paterniyle karşılaştılar. Ayrıca, tarama programları esnasında tespit edilen ve postmenopozal kadınlarda meydana gelen vakalarda bulgular tutarlıydı. Bu da yetişkin kilo artışı ile üreme zamanlamasının etkisinin kanserin tipinden ve menopoz durumundan bağımsız olduğunu göstermektedir.

Fizyopatolojik açıdan bu bulgular daha önce bilinen mekanizmalarla paralellik göstermektedir. Adipoz doku kaynaklı inflamasyon ve artan östrojen üretimi, özellikle menopoz sonrası dönemde meme dokusunda tümör gelişimini desteklemektedir. Öte yandan, erken gebelik memede uzun süreli yapısal ve genetik değişiklikler yaratarak kanser oluşumuna koruyucu bir ortam sağlamaktadır. Geç veya doğum olmaması ise bu koruyucu etkilerin gelişmemesine neden olarak kilo artışının zararlarını katmerlendirmektedir.

Bu çalışma, meme kanseri risk modellerinin geliştirilmesi açısından yeni ufuklar açarken, yaşam boyu sağlıklı ve dengeli kilo kontrolünün özellikle doğumu geciktiren veya hiç doğurmayan kadınlar için ne denli önemli olduğunu bir kez daha göstermektedir. Aynı zamanda, toplumsal sağlık parametrelerindeki değişimlerin kanser epidemiyolojisi üzerindeki etkisini anlamak ve buna göre sağlık politikalarını uyarlamak için yol göstericidir.

Meme kanserinin kadınlar arasında en önemli ölüm nedenlerinden biri olması dolayısıyla, bu tür araştırmalar hem bireysel hem de toplumsal düzeyde korunma stratejilerinin geliştirilmesine ivme kazandırmaktadır. Üreme geçmişi ile metabolik sağlık durumu birlikte ele alınarak, yüksek risk grubundaki kadınların daha etkin belirlenmesi ve onlara yönelik yaşam tarzı değişiklikleri, erken tanı ve takip programlarının güçlendirilmesi mümkün olabilecektir.

Özetle, bu önde gelen İngiliz araştırması, yetişkinlikte kilo artışı ve ilk doğum yaşı arasındaki karmaşık etkileşimi detaylı biçimde ortaya koyarak meme kanseri riskini yükselten bu iki önemli faktörün birlikteliğinin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Sonuçları, sadece bilim çevrelerinde değil, sağlık hizmeti sağlayıcılarında ve halk sağlığı uygulamalarında da kaynak teşkil etmeli; böylece değişen toplum yapısına uygun koruyucu adımlar atılmalıdır.

Araştırma Konusu:
Yetişkinlikte kilo alımı ile ilk doğum yaşının etkileşimi ve meme kanseri riski üzerindeki etkilerinin incelenmesi.

Haberin Yayın Tarihi:
9-Mayıs-2025

Anahtar Kelimeler:
Meme kanseri riski, yetişkinlikte kilo alımı, ilk doğum yaşı, obezite, üreme faktörleri, PROCAS çalışması, östrojen reseptör pozitif meme kanseri, duktal karsinoma in situ, kanser epidemiyolojisi, menopoz, koruyucu sağlık.

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Onkolojideki En Yeni ve Önemli Gelişmeleri Kaçırmayın

E-posta yoluyla paylaşımlarınızı almak için onay veriyorum. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı inceleyin.

Loading Next Post...
Takip Et
Search
ŞU ANDA POPÜLER
Loading

Signing-in 3 seconds...