Psoriasis ve 33 Farklı Kanser Riskinin İlişkisi: Klinik Çalışma Sonuçları

Genetik Perspektiften Psoriasis ve Kanser İlişkisi: Mendelian Randomizasyon Yöntemiyle Yeni Bulgular

Son dönemde yayımlanan kapsamlı bir araştırmada, kronik inflamatuar bir deri hastalığı olan psoriasis ile 33 farklı kanser türü arasındaki genetik bağlantılar Mendelian randomizasyon (MR) yöntemiyle incelendi. Bu çalışma, psoriasis genetik altyapısının bazı kanser türlerine karşı koruyucu etkiler taşıyabileceğine dair önemli ipuçları sunuyor. Araştırma, kronik inflamasyon ile kanser arasındaki karmaşık ilişkiyi genetik epidemioloji perspektifinden anlamaya yönelik çabaların hız kazandığı bir dönemde bilim dünyasının dikkatini çekti.

Psoriasis, bağışıklık sistemi kaynaklı kronik bir inflamasyon durumu olarak uzun yıllardır çeşitli kanser türleriyle gözlemsel ilişkileri incelenen bir hastalık konusudur. Ancak klasik epidemiyolojik yöntemlerle yapılan çalışmalarda bu korelasyonların mekanizması, nedensellik ilişkisi ve temel biyolojik bağlantılar sıklıkla karmaşık ve çelişkili sonuçlar vermekteydi. Bu tür çalışmalarda geri dönüşlü nedensellik ve dış etken faktörlerin etkisi (konfounding) önemli sorunlar yaratmaktadır. İşte bu nedenle Liu ve çalışma arkadaşları, psoriasis ve kanser risk ilişkisini daha sağlam kanıta dayalı biçimde analiz etmek amacıyla Mendelian randomizasyon yaklaşımını tercih ettiler.

Çalışmada, psoriasis ile güçlü ilişki gösteren 49 bağımsız tek nükleotid polimorfizmi (SNP) seçildi. Bu genetik varyantlar, hastalığa ömür boyu maruziyeti temsil eden güçlü araç değişkenler olarak kullanıldı. Kanser insidansına ilişkin veriler ise FinnGen konsorsiyumu (yarım milyondan fazla katılımcı), UK Biobank (420 binden fazla birey) ve çeşitli büyük ölçekli kanser genetik veri setlerinden alındı. Böylece farklı nüfus grupları ve genetik popülasyonlar arasında karşılaştırmalı ve güçlendirilmiş sonuçların elde edilmesi sağlandı.

Temel analiz yöntemi olarak inverse-variance weighted (IVW) modeli kullanıldı ve elde edilen sonuçlar meta-analitik yaklaşımla birleştirildi. Toplamda 33 farklı kanser türü detaylı biçimde değerlendirildi; bu kanserler arasında hem katı tümörler hem de hematolojik maligniteler yer aldı. Bu strateji, araştırmanın istatistiki gücünü artırırken heterojen etkilerin net biçimde ortaya konmasına olanak sağladı.

Sonuçlar dikkat çekici bir şekilde psoriasisin bazı kanser türlerinde, özellikle uterus korpusu kanseri ve prostat kanserinde, genetik olarak koruyucu etkiler taşıdığını gösterdi. UK Biobank verilerinde psoriasise bağlı genetik varyantlar, uterin korpus kanseri riskinde hafif ancak anlamlı bir azalma ile ilişkilendirildi. Benzer şekilde FinnGen ve bağımsız büyük kanser veri setlerinde prostat kanseri riskinin psoriasisin genetik yatkınlığı ile ters orantılı olduğu gözlendi. Bu durum, bağışıklık sistemi yollarının belirli hormonal kanserlerde koruyucu rol oynayabileceğine dair yeni hipotezlere temel oluşturuyor.

Öte yandan bazı kanser türlerinde, örneğin kolon ve vulva kanserlerinde, farklı veri setlerinde çelişkili yönlerde ilişkiler ortaya çıktı. UK Biobank, kolon kanserinde psoriasisin risk artırıcı olabileceğini ima ederken, FinnGen verileri vulva kanserinde benzer bir sinyal verdi. Ancak meta-analiz ve veri entegrasyonunda bu etkiler istatistiksel anlamlılık taşımadı ve bu da etkileşimde popülasyon farklılıkları ve çevresel faktörlerin rolüne işaret ediyor.

Çalışmada incelenen geri kalan 29 kanser türüne ilişkin psoriasisin genetik yatkınlığı ile anlamlı bir ilişki saptanmadı. Bu durum, inflamasyonun tüm kanser türleri üzerinde genelleştirilebilecek bir etkisinin olmadığını, bunun yerine belirli kanser tipi ve bağlama özgü etkilerin öne çıktığını gösteriyor. Böylece kronik inflamasyonun kanser üzerindeki etkilerine dair daha spesifik modeller geliştirilmesinin gerekliliği vurgulanıyor.

Bu veriler, kronik inflamasyona ilişkin önceki varsayımları, yani her türlü inflamasyonun kanser riskini arttıracağı kanaatini da sorgulatıyor. Bunun aksine, psoriasis genetiğinin belirli immün mekanizmalar aracılığıyla hormon duyarlı kanserlerde immunosürveyans veya başka koruyucu etkiler yaratılabileceği ortaya kondu. Bu mekanizmaların moleküler ve hücresel düzeyde detaylandırılması ilerleyen çalışmalarda araştırılmalı.

Araştırmanın Mendelian randomizasyon yöntemiyle yapılan bu çalışmada genetik epidemiolojinin hastalık ilişkilerini daha sağlam ve nedensel açıdan aydınlatan metodoloji olarak önemi bir kez daha görüldü. Büyük biyobank kaynaklarından yararlanılması ve çoklu veri kümelerinin bir arada kullanılması çalışmanın özgünlüğünü ve etkisini artıran temel unsurlar arasında yer aldı.

Klinik açıdan bakıldığında, psoriasis hastalarında kanser tarama ve önleme stratejilerinin özellikle üreme sistemi kanserleri ve prostat kanseri bağlamında yeniden değerlendirilmesi gerekliliği ortaya çıktı. Koruyucu etkiler hafif olmakla birlikte, bu ilişki hasta takip protokollerinin kişiselleştirilmesi konusunda ufuk açıcı olabilir. Ayrıca bağışıklık modülasyonunun kanserdeki rolüne dair yeni ilaç hedefleri geliştirme potansiyeli de doğuyor.

Bilim insanları, çalışmanın genetik araçlara dayandığını, fenotipik ve çevresel karmaşıklıkların henüz tümüyle hesaba katılamadığını ve farklı etnik gruplarla yapılacak çoğaltıcı doğrulama çalışmalarının önemini de özellikle vurguladı. Çok omik veri entegrasyonu ve fonksiyonel analizler ile moleküler düzeyde mekanizmaların açığa çıkarılması, bu bilgilerin klinik uygulamaya dönüşümünde kritik rol oynayacak.

Sonuç olarak Liu ve ekibinin bu öncü çalışması, psoriasis ve kanser arasında beklenmedik biçimde seçici ve genetik temelli koruyucu ilişkilere işaret ederek, kronik inflamasyonun tümör biyolojisi üzerindeki etkilerine dair basitleştirilmiş yaklaşımı sorguladı. Bu yeni perspektif, dermatoloji, onkoloji ve genetik alanlarının kesiştim noktalarında yeni araştırma kapılarını aralıyor.

Gelecekte Mendelian randomizasyonun genişletilmesi ve multi-omik veri analitiklerinin entegrasyonu ile bağışıklık kökenli hastalıkların kanser risk üzerindeki etkilerinin daha ayrıntılı çözümlemesi mümkün olacak. Bu bilimsel gelişmeler, kişiye özel tıp uygulamalarının daha da ilerlemesini, kanser önleme ve tedavi stratejilerinin optimize edilmesini sağlayacak.

Bu çalışma, doğanın kendi genetik deneylerinin bize sunduğu karmaşık biyolojik ipuçlarından yararlanarak hastalık etkileşimlerinin çok boyutlu ve bağlama özgü dinamiklerini aydınlatma çabasının başarılı bir örneği olarak değerlendirildi. Böylece hastalıkların genetik ve immünolojik ilişkilerinin anlaşılması yolunda önemli bir adım atılmış oldu.

Araştırma Konusu:
Psoriasis ile 33 farklı kanser türü arasındaki genetik ilişkilerin Mendelian randomizasyon yöntemi kullanılarak incelenmesi.

Makale Başlığı:
Associations between psoriasis and risk of 33 cancers: a Mendelian randomization study

Web References:
https://doi.org/10.1186/s12885-025-14243-4

Doi Referans:
https://doi.org/10.1186/s12885-025-14243-4

Resim Credits:
Scienmag.com

Anahtar Kelimeler:
psoriasis, kanser riski, Mendelian randomizasyon, genetik varyantlar, GWAS, kronik inflamasyon, koruyucu etkiler, immün sistem, genetik epidemioloji, prostat kanseri, uterus kanseri

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Onkolojideki En Yeni ve Önemli Gelişmeleri Kaçırmayın

E-posta yoluyla paylaşımlarınızı almak için onay veriyorum. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı inceleyin.

Loading Next Post...
Takip Et
Search
ŞU ANDA POPÜLER
Loading

Signing-in 3 seconds...