Avustralya’da kolorektal kanser tarama yaşının 50’den 45’e düşürülmesi, kanser önleme stratejilerinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Bu karar, erken teşhis ve tedavi şansını artırarak hasta sağkalımını iyileştirme potansiyeli taşırken, aynı zamanda halihazırda yoğun baskı altında olan sağlık altyapısına da ciddi bir yük getirmesi bekleniyor. Flinders Üniversitesi’nden çok disiplinli bir araştırma ekibi, bu kamu sağlığı politikasının etkilerini değerlendirmek amacıyla yaptığı kapsamlı anket çalışmasında, hastaların kolorektal kanser gözetiminde tercih ettikleri yöntemleri hem klinik hem de psikolojik açıdan derinlemesine inceledi. Bu çalışma, mevcut uygulamalarda devrim yaratabilecek hasta odaklı yaklaşımların geliştirilmesi için önemli çıkarımlar sunuyor.
Kolorektal kanser genellikle ileri yaşlarda tanı alan bir hastalık olarak bilinmesine rağmen, dünya genelinde erken başlangıçlı vakalarda artış gözleniyor. Avustralya’da teşhis edilen kolorektal kanser olgularının yaklaşık %11’i 50 yaş altı bireylerde görülmekte. Bu durum, önleme stratejilerinde kritik bir boşluğa işaret ediyor ve geleneksel yaklaşımların bu genç nüfusu yeterince kapsamamış olduğunu gösteriyor. Tarama yaşının 45’e düşürülmesiyle birlikte, sağlık sisteminde yalnızca ilk tarama değil, aynı zamanda daha sık kolonokopi gibi izlem prosedürlerine ihtiyaç duyacak genç yetişkin sayısında da artış beklentisi var. Bu artan talep, klinik etkinlik, hasta konforu ve kaynakların verimli kullanımı arasında dengeli gözetim protokollerinin geliştirilmesini zorunlu kılıyor.
Kolonoskopi, kolorektal kanser tespitinde altın standart olarak kabul edilmekle beraber, prosedürün invaziv yapısı, işlem öncesi yapılan çok günlük bağırsak temizliği, sedasyon ihtiyacı ve klinik ortamda geçici dinlenme gerekliliği gibi dezavantajları hastaların konforunu olumsuz etkiliyor. Ayrıca işlem sonrası kanama, perforasyon gibi komplikasyon riski, sağlık personeli ve donanımı üzerinde ciddi yük yaratıyor. Mevcut sağlık altyapısının hakim olduğu bu kolonokopi ağırlıklı izlem uygulamalarının, tarama yaşının düşürülmesiyle beklenen hasta artışını uzun vadede karşılaması güçleşiyor. Dolayısıyla alternatif ve tamamlayıcı yöntemlerin entegrasyonu, sistem sürdürülebilirliği açısından kritik görülüyor.
Flinders Üniversitesi’nden Maddison Dix ve ekibinin yaptığı araştırma, anket yoluyla hastaların özellikle dışkıda gizli kan tespitine yönelik olan non-invaziv dışkı immünokimyasal testi (FIT) hakkındaki görüşlerini mercek altına aldı. Evde kolayca uygulanabilir olan FIT testleri, kanseri erken teşhis amacıyla kolonokopiye ihtiyaç duyulup duyulmayacağını belirlemede yardımcı olabilecek pratik bir yöntem olarak öne çıkıyor. Yaklaşık 300 katılımcı üzerinde, yaş ve risk faktörlerine göre sınıflandırılan bu çalışmada, FIT’in kolonoskopiye ek ya da ara yöntem olarak kullanımına dair hasta kabulü ve beklentileri detaylı şekilde ortaya kondu.
Araştırma sonuçları, hem 50 yaş altı genç yetişkinlerde hem de daha ileri yaştaki bireylerde mevcut klinik önerilerin ötesinde daha sık aralıklarla gözetim yapılmasını isteyen güçlü bir talep olduğunu gösterdi. Bu ortak istek, gençlerin kolorektal kanser konusundaki bilinç düzeylerinin arttığını ve hastalığa ilişkin korkunun beklentilerin aksine yüksek olduğunu ortaya koydu. Yaklaşık %54,1 oranındaki genç ve %58,1 oranındaki daha yaşlı katılımcının, kolonokopi sıklığının artırılmasını talep etmesi, hastalığa yönelik psikolojik yükün büyüklüğünü gözler önüne seriyor.
Katılımcıların gözetim tercihindeki belirleyici faktörlerden biri olan “korku” unsuruna dikkat çeken veriler, gençlerin bağırsak kanseri konusunda özellikle yüksek düzeyde anksiyete yaşadığını söylüyor. Bu durum, hastalık genellikle ileri yaşla ilişkilendirilirken erken yaş grubunda psikososyal destek ve iletişimin önemini artırıyor. Sağlık çalışanlarının, genç risk grubundaki bireylere empatik, onları anlayan ve kaygılarını azaltan yaklaşımlar benimsemeleri, gözetim süreçlerinin benimsenmesini kolaylaştırıyor ve hasta bağlılığını güçlendiriyor.
Diğer yandan, katılımcıların büyük çoğunluğu (%90’dan fazlası) FIT testlerini kolonoskopiyle birlikte kullanılmak üzere olumlu karşılarken, yalnızca FIT’e dayalı gözetimi kabul etme konusunda temkinli davrandılar. Buna rağmen, dışkı testlerinin sekansiyel kullanımının hastalarda hem güven artırıcı hem de invazif işlemlerin azaltılması açısından önemli avantajlar sağladığı tespit edildi. Bu yönüyle FIT, yalnızca erken teşhiste değil, hasta kaygılarını yönetmek ve kolonoskopi baskısını hafifletmek açısından da etkili bir araç haline geliyor.
Klinik açıdan değerlendirildiğinde, FIT’in neoplastik lezyonlardan kaynaklanan kanı yüksek duyarlılıkla saptayabilmesi, risk bazlı gözetim stratejilerinin geliştirilmesine imkan tanıyor. Negatif FIT sonucuna sahip hastaların kolonoskopi sıklıklarının artırılması yerine uzatılması, gereksiz prosedürlerin önüne geçilerek kaynakların daha etkin kullanılması açısından olumlu katkı sağlıyor. Bu, kişiye özel tıp yaklaşımı doğrultusunda, etkinlik, hasta uyumu ve maliyet verimliliğini artırırken, endoskopi ünitelerindeki yoğunluğun azaltılmasını sağlıyor.
FIT ile kolonoskopinin birlikte kullanıldığı dinamik ve esnek izlem modelleri, özellikle genç yetişkinlerin artan tarama kapsamına dahil edilmesiyle ortaya çıkan karmaşıklıkları karşılamak üzere geliştirilmeli. Sert ve katı standartlar yerine hastaların yaş, risk durumu ve psikolojik ihtiyaçları göz önünde bulundurularak şekillendirilen kılavuzlar, günümüzün değişen sağlık sistemlerine uyum sağlamak için elzem hale geliyor. Flinders Üniversitesi’nin çalışması, gerçek dünya hasta verilerinin yol göstericiliğinde daha esnek ve kişiselleştirilmiş kolorektal kanser izlem stratejilerinin zorunlu olduğunu vurguluyor.
Eş zamanlı olarak, genişlemiş tarama programlarının sağlık ekonomisi ve politika boyutları da göz ardı edilmemeli. Kolonoskopi servislerinde halihazırda yaşanan kapasite sıkıntıları ve uzun bekleme süreleri, yaş sınırının düşürülmesiyle problemleri alevlendirebilir. FIT’in triyaj amaçlı stratejik kullanımı, bu sıkıntıların hafifletilmesinde kritik rol oynayarak hasta erişim sürelerinin korunmasını, kaynak kullanımının optimumlaşmasını ve bakım kalitesinin sürdürülmesini sağlayabilir. Böylece sağlık sisteminin ekspansiyon talepleri sağlık hizmeti kalitesinden ödün vermeden yönetilebilir.
Araştırma aynı zamanda hasta eğitimi ve iletişim stratejilerine verdiği önemi bir kez daha ortaya koyuyor. FIT ve kolonoskopi arasındaki farkların anlaşılması, avantajları, kısıtlamaları katılımcılara doğru şekilde aktarılmalı ve hastalar bilgilendirici diyaloğa dahil edilmeli. Özellikle genç erişkinlerde gözlenen yüksek korku ve endişe seviyelerinin giderilmesi için sağlık çalışanlarının empatik, destekleyici yaklaşımlar geliştirmesi, hastaların karar süreçlerinde daha aktif rol almasını kolaylaştıracak ve gözetim programlarına bağlılığı artıracak.
Çalışmanın kıdemli araştırmacısı Doçent Dr. Erin Symonds, kolorektal kanserin erken yaşta artışının mevcut rehberlerin daha yaşlı popülasyonlara odaklanmasının ötesinde, genç bireylerin risk ve ihtiyaçlarının da dikkate alınmasını zorunlu kıldığını belirtiyor. Yaşa özgü tercihler ve endişeler doğrultusunda özelleştirilmiş gözetim protokollerinin geliştirilmesinin sadece klinik bir zorunluluk değil, halk sağlığını korumak adına acil bir gereklilik olduğunu vurguluyor.
“The Impact of Age on Preferences for Colorectal Cancer Surveillance Strategies: Are Fecal Immunochemical Tests FIT for Surveillance?” başlıklı ve Cancer Medicine dergisinde yayımlanan bu araştırma, yenilikçi teknik yaklaşımlar ile psikososyal boyutların birleşimiyle kolorektal kanser yönetiminde hasta merkezli, çok modlu gözetim sistemlerine geçişin gerekliliğini güçlü bir biçimde ortaya koyuyor. Böylece, değişen epidemiyolojik profil ve sağlık altyapısı ihtiyaçlarına göre daha etkili, sürdürülebilir ve bireyselleştirilmiş tarama ve izlem modelleri hayata geçirilebilir.
Sonuç olarak, Avustralya’nın kolorektal kanser tarama yaşını 45’e düşürme politikası erken teşhis ve hayatta kalma oranlarında artış sağlamayı hedeflerken, beraberinde sağlık sistemi üzerinde ciddi zorluklar da getirmektedir. Bu zorlukların üstesinden gelmek için, dışkı immünokimyasal testlerinin kolonoskopiye tamamlayıcı olarak esnek şekilde kullanıldığı, farklı yaş gruplarının tercih ve psikolojik ihtiyaçlarının gözetildiği yeni gözetim modelleri benimsenmelidir. Gelecek politika ve klinik rehberlerin, bu karmaşıklıkları doğru şekilde yansıtması, kolorektal kanser kontrolünde daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlayacaktır.
—
Araştırma Konusu: İnsanlar
Makale Başlığı: The Impact of Age on Preferences for Colorectal Cancer Surveillance Strategies: Are Fecal Immunochemical Tests FIT for Surveillance?
Haberin Yayın Tarihi: 3-Mart-2025
Web References:
https://www.scopus.com/record/display.uri?eid=2-s2.0-86000071951
http://dx.doi.org/10.1002/cam4.70723
Doi Referans: 10.1002/cam4.70723
Resim Credits: Flinders University
Anahtar Kelimeler: kolorektal kanser, erken başlangıçlı bağırsak kanseri, kolorektal kanser taraması, dışkı immünokimyasal testi, FIT, kolonoskopi, bağırsak kanseri gözetimi, hasta tercihleri, sağlık kaynakları, kanser önleme, psikolojik etki, kanser korkusu, tarama rehberleri