Hayatın Kritik 9 Faktörü ve Kanser Sağkalımında Mortalite İlişkisi

ABD’li Kanser Hastalarında Yeni Bir Kardiyovasküler Sağlık Skoru Uzun Dönem Hayatta Kalımı Artırıyor

Kanser tedavisinden sonra hayatta kalan bireyler, sadece kanserle mücadele etmekle kalmayıp, kardiyovasküler hastalıklar ve psikolojik sorunlar gibi ek sağlık problemleriyle de karşı karşıya kalıyorlar. Bu alanda yapılan en yeni bir araştırma, ABD’deki kanser hastalarındaki ölüm risklerini azaltmada, hem kardiyovasküler hem de psikolojik sağlığı bir araya getiren yeni bir sağlık skorunun etkinliğini ortaya koydu. BMC Cancer dergisinde yayımlanan geniş kapsamlı kohort çalışması, Life’s Crucial 9 (LC9) adı verilen bu skoru kullanarak, hastaların yaşam süresinin anlamlı şekilde uzadığını tespit etti.

Araştırmacılar, LC9 skorunun Life’s Essential 8 (LE8) olarak bilinen ve fiziksel kardiyovasküler sağlık göstergelerini değerlendiren sisteme psikolojik sağlığı ve depresyon durumunu dahil eden güncellenmiş bir değerlendirme olduğunu vurguladı. Böylelikle artık kardiyovasküler riskleri hesaplarken sadece fiziksel etkenler değil, zihinsel sağlık durumu da göz önünde bulundurulabiliyor. Bu yaklaşım, kanserden sonra hayatta kalmayı etkileyen faktörler arasında genellikle ayrı değerlendirilen iki önemli alanı entegre ediyor.

Araştırma kapsamında, 2005-2018 yılları arasında ulusal bir veri havuzu olan National Health and Nutrition Examination Survey (NHANES) üzerinden toplanan 2.558 yetişkin kanser hastası izlendi. Ortalama altı yıl süren takipte 640 ölüm vakası kaydedildi. Ölüm nedenlerinin yaklaşık üçte biri kanser, diğer üçte biri ise kardiyovasküler hastalıklar olarak belirlendi. İstatistiksel analizlerde ölüm oranları ile LC9 skorları arasındaki ilişki detaylı şekilde incelendi. Sonuçlar, LC9 skorundaki her 10 puanlık artışın, tüm nedenlere bağlı ölüm riskini %24 oranında düşürdüğünü gösterdi.

Özellikle, kanser kaynaklı ölüm riski %19 oranında azalırken, kardiyovasküler hastalıklardan kaynaklanan ölüm riskindeki düşüş %28 gibi daha yüksek bir orana ulaştı. Bu durum, fiziksel ve psikolojik sağlıkta sağlanan gelişmelerin, sadece kanserin ilerlemesini yavaşlatmakla kalmayıp aynı zamanda hayati kalp-damar hastalıklarının etkisini de azaltabileceğini ortaya koydu. Kanser izleminde yalnızca hastalığın kendisine odaklanmak yerine kardiyovasküler sağlık ve mental sağlığın da değerlendirilmesinin yaşamsal önem taşıdığı bir kez daha anlaşıldı.

Hayatta kalım analizleri, LC9 skorlarına göre hasta gruplarının karşılaştırılmasında kritik öneme sahipti. Skorun yüksek olduğu gruplarda, tüm kategorilerde ölüm oranları anlamlı şekilde düşük bulundu. Kaplan-Meier eğrileri, farklı LC9 seviyelerindeki bireylerin hayatta kalma süreleri arasında belirgin farklar olduğunu grafiksel olarak ortaya koydu. Bu bulgu, sağlık hizmetlerinde kardiyovasküler ve psikolojik alanlarda yapılacak iyileştirmelerin, kanserden sonra uzun kaliteli yaşam olasılığını artırdığını gösteriyor.

Araştırmada ayrıca, LC9 ile ölüm riskleri arasındaki ilişki farklı modellerle incelendi. Tüm nedenlere bağlı ve kanser kaynaklı ölümlerin LC9 ile lineer, yani doğrusal bir şekilde azaldığı tespit edilirken, kardiyovasküler ölümlerde bu ilişki doğrusal olmadı. Kardiyovasküler risklerde belirli bir LC9 düzeyine ulaşıldıktan sonra iyileşmenin etkisinin azaldığına işaret eden bu sonuç, kalp-damar hastalıklarında sınır noktaları veya karmaşık biyolojik mekanizmaların etkili olabileceğini gösterdi.

Psikolojik sağlığın skora dahil edilmesi, araştırmanın en önemli yeniliklerinden biri oldu. Kanser tedavisi sonrası depresyon sık görülen ve yaşam süresini olumsuz etkileyen bir durum. LC9 ile depresyonun kardiyovasküler sağlıkla birlikte değerlendiriliyor olması, klinisyenlerin bu iki alanı bir arada ele almasına zemin hazırlıyor. Bu sayede, kanser hastalarının takibinde psikolojik iyilik hali de rutin değerlendirmeye dahil edilebilecek ve böylece daha bütüncül bakım mümkün olacak.

Araştırmacılar, LC9 skorunun yükseltilmesi yönündeki müdahalelerin hayatta kalmada ciddi kazanımlar sağlayabileceğine dikkat çekiyor. Düzenli fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme, sigarayı bırakma gibi yaşam tarzı değişikliklerinin yanı sıra, psikososyal destek ve gerekirse ilaç tedavisiyle depresyonun etkin bir biçimde yönetilmesi, LC9’u yükselten stratejiler olarak öne çıkıyor. Bu da kanser sonrası bakım programlarının multidisipliner ve integratif bir yapıya kavuşturulması gerektiğini vurguluyor.

Çalışma NHANES veri tabanının ulusal çapta temsili verilerinden yararlanmayı sağladı. Bu da elde edilen sonuçların ABD’deki kanserli popülasyon için genellenebilirliğini artırıyor. Uzun dönem takip süresi sayesinde mortalite trendleri ve sağlık skorunun etkisi güçlü biçimde değerlendirildi. Böylece, LC9’un yalnızca kısa vadeli değil, yıllar içinde de hayatta kalımda belirleyici olduğu kanıtlandı.

Kamu sağlığı açısından ise, kardiyovasküler hastalıkların kanser hastalarında önde gelen ölüm nedenlerinden biri olduğu gerçeği bir kez daha altını çiziyor. Mevcut kanser takip protokolleri genellikle yalnızca kanserin nüksünü engellemeye odaklanıyor. Oysa LC9 modeli, kardiyovasküler ve psikolojik sağlıkta yapılacak iyileştirmelerin kanserlerin tekrarından da bağımsız olarak hastaların yaşam süresini uzatabildiğini ortaya koyuyor. Bu görüş, tüm sağlık sistemleri için kritik bir uyarı niteliğinde.

Literatürde sıklıkla bireysel olarak bakılan psikolojik ve kardiyovasküler faktörlerin nasıl karmaşık etkileşim içinde olduğunu da bu çalışma gözler önüne serdi. Stres ve depresyonun vücutta hormonal ve inflamatuar süreçleri tetikleyerek kalp sağlığını olumsuz etkilediği bilinmekte. Bu kapsamda, LC9’un biyolojik mekanizmalara dayanan ve klinik pratiğe uygulanabilir ilk araçlardan biri olabileceği belirtiliyor. Böylece tedavi hedeflerinin hem fiziksel hem zihinsel sağlık dengesini gözetmesi gerektiği vurgulanıyor.

Çalışmanın kısıtlılıkları arasında, gözlemsel tasarımından kaynaklı neden-sonuç ilişkilerinin tam netlik kazanmaması bulunuyor. Ancak araştırmacılar, LC9’un modifiye edilmesiyle sağlanacak faydaların klinik denemelerle daha da teyit edilmesi gerektiğini söylüyor. Gelecekte yapılacak randomize çalışmalar, hem skorun prognostik değerini hem de müdahale yöntemlerinin etkinliğini değerlendirecek büyük adımlar olacak.

Sonuç olarak, Life’s Crucial 9 skoru, ABD kanser hastalarının uzun dönemde hayatta kalması açısından kritik önem taşıyor. Bu yeni skor, kardiyovasküler sağlıkla birlikte psikolojik durumu da bütüncül olarak değerlendirerek çok yönlü bakımın altını çiziyor. Klinik uygulamalarda yaygınlaşmasıyla kanserlikten sonra yaşam kalitesinin ve süresinin belirgin şekilde artması bekleniyor.

Araştırma Konusu: The association of Life’s Crucial 9 (LC9) cardiovascular health score with all-cause, cancer-specific, and cardiovascular mortality in U.S. cancer survivors.

Makale Başlığı: The association between life’s crucial 9 and all-cause, cancer-specific and cardiovascular mortality in US cancer survivors: a cohort study of NHANES.

Web References: https://doi.org/10.1186/s12885-025-14229-2

Doi Referans: https://doi.org/10.1186/s12885-025-14229-2

Resim Credits: Scienmag.com

Anahtar Kelimeler: Life’s Crucial 9, Life’s Essential 8, kanser sağkalımı, kardiyovasküler mortalite, depresyon, psikolojik sağlık, NHANES, kohort çalışması, kardiyovasküler risk, kanser sonrası bakım, multidisipliner sağlık değerlendirmesi, uzun dönem mortalite

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Onkolojideki En Yeni ve Önemli Gelişmeleri Kaçırmayın

E-posta yoluyla paylaşımlarınızı almak için onay veriyorum. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı inceleyin.

Loading Next Post...
Takip Et
Search
ŞU ANDA POPÜLER
Loading

Signing-in 3 seconds...