Hiperbarik Oksijen Terapisi ile Radyasyon Kaynaklı Hasarlarda Kalıcı İyileşme

Kanser tedavisinde radyasyon, özellikle prostat, kolon, rahim ve yumurtalık kanserlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, radyasyonun yan etkileri uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Özellikle pelvik bölgedeki dokulara zarar veren geç dönem radyasyon hasarları, hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde olumsuz etkilemekte ve tedavi seçenekleri ise sınırlı kalmaktadır. University of Gothenburg öncülüğünde yapılan son çalışmada, basınçlı odalarda uygulanan hiperbarik oksijen tedavisinin (HBOT) bu tür kronik ve geç dönem radyasyon yan etkilerine karşı kalıcı rahatlama sağladığı ortaya konmuştur. Bu gelişme, kanser tedavisi sonrası yaşanan yan etkilerin yönetiminde yeni bir umut ışığı olarak değerlendirilmektedir.

Radyoterapi, hastayı iyileştirmek adına tümörlü bölgeye yüksek dozda radyasyon verilmesini içerirken, çevredeki sağlıklı dokular da kaçınılmaz olarak zarar görmektedir. Bu zararların yaklaşık %5-10 oranında hastada ciddi ve uzun süreli yan etkilere yol açtığı bilinmektedir. Üstelik bu yan etkiler genellikle tedaviden hemen sonra değil, yıllar sonra kendini gösteren geç dönem komplikasyonlar şeklinde ortaya çıkar. Pelvik bölgede gelişen bu sorunlar, idrar kaçırma, sürekli kanama ve şiddetli ağrı gibi hastaların günlük aktivitelerini kısıtlayan sıkıntılarla seyretmektedir.

Bu sorunların fiziksel etkilerinin yanı sıra, psikososyal açıdan da hastalarda ciddi sıkıntılar yaratması önem taşımaktadır. Sürekli yaşanan idrar kaçırma veya ağrı nedeniyle sosyal aktiviteler kısıtlanmakta, hastaların bağımsızlıkları azalmaktadır. Doğal olarak bu durum, yaşam kalitesinde belirgin düşüşlere sebep olmakta, uzun vadede hastaların hem bedensel hem de ruhsal sağlığını etkileyen ağır bir yük haline gelmektedir. Radyasyon sonrası gelişen bu yan etkilerin tedavisinde şimdiye kadar kullanılan yöntemler, hastaların uzun vadeli rahatlamasını sağlayamamış, çoğu zaman geçici ya da yetersiz kalmıştır.

Hiperbarik oksijen tedavisi, saf oksijenin basınçlı odalarda yüksek atmosfer basıncı altında verilmesi esasına dayanır. Bu tedavi, dokulara ulaşan oksijen miktarını önemli ölçüde artırarak oksijen açlığı (hipoksi) yaşayan hasarlı dokularda iyileşmeyi tetikler. Yüksek oksijen seviyesi, yeni kan damarlarının oluşması (anjiyogenez), kronik iltihabın azalması ve hücresel iyileşme süreçlerinin hızlanmasını sağlamaktadır. Böylece radyasyonun yol açtığı ve uzun süre iyileşmeyen doku hasarları, modern tıp açısından tedavi edilebilir hale gelmektedir.

University of Gothenburg’ün önderliğinde gerçekleşen klinik çalışmada, ileri derecede radyasyon kaynaklı sistit (idrar kesesi iltihabı) yaşayan 70 hasta beş farklı İskandinav üniversite hastanesinde yer aldı. Bu hastalar, günde 90 dakika süren 30-40 hiperbarik oksijen seansı aldılar ve basınç yaklaşık 14 metre derinlikteki su basıncına eşdeğerdi. Kontrol grubundaki hastalara ise medikal tedavi ve fizyoterapi uygulandı. Karşılaştırma sonucunda HBOT alan hastalarda kanama, idrar kaçırma ve kronik pelvik ağrıda belirgin iyileşme görülürken, kontrol grubunda bu tür iyileşmeler gözlemlenmedi.

En dikkat çekici sonuç, tedavi sonrasında sağlanan faydanın 5 yıl boyunca neredeyse sürdürülebilir olmasıydı. Bu uzun dönem takip, HBOT’nin sadece geçici rahatlama sağlamaktan çok, radyasyonun yarattığı dokusal hasarın iyileşmesini tetikleyerek kalıcı bir iyileşmeye yol açtığını göstermektedir. Hastaların pek çoğu, tedavi sonrası yaşam kalitesinde dramatik artışlar bildirerek, günlük aktivitelerine ve sosyal yaşantılarına geri dönme şansı buldu.

Tedavi mekanizması açısından, yüksek oksijen konsantrasyonu hücrelerin oksijenlenmesini artırırken, aynı zamanda dokudaki fibröz (sertleşmiş) blokajları çözerek kan damarlarının büyümesini destekler. Ayrıca, proinflamatuar sitokinlerin baskılanmasıyla kronik iltihap gerileyerek dokuda ilerleyici hasar azaltılır. Bu sayede pelvik bölgenin normal doku mimarisi kademeli olarak geri kazanılır. Bu biyolojik süreçler HBOT’nin geç radyasyon hasarlarında devrim niteliğinde bir tedavi yöntemi olmasının temelini oluşturur.

Klinik pratikte ise bu bulgular, radyasyon sonrası geç dönem komplikasyon yaşayan hastaların daha aktif şekilde HBOT’ye yönlendirilmesini teşvik etmektedir. Günümüzde çoğu kronik radyasyon hasarı hastası bu tedaviden habersiz kalmakta ya da uygun refere edilmemektedir. İskandinav ülkelerindeki mevcut hiperbarik merkezler, daha fazla hastaya bu imkanları sunabilir. Onkologlar, ürologlar ve aile hekimleri arasında bu tedavi hakkında bilgi paylaşımının artması ile daha geniş hasta gruplarına ulaşmak ve yaşam kalitelerini artırmak mümkündür.

Araştırmanın bir diğer önemli potansiyel katkısı, radyasyon dozlarının artırılabilmesi adına bir fırsat yaratmasıdır. Yan etkiler nedeniyle genellikle sınırlandırılan radyasyon düzeyleri, HBOT ile yan etkiler hafifletilirse, kanser kontrollü daha agresif şekilde sağlanabilir. Bu durum, hem tümörlerin daha etkin yok edilmesini sağlayacak hem de hastaların daha iyi yaşam kalitesiyle tedavi sürecini tamamlamalarına olanak tanıyacaktır.

Araştırma ekibi, HBOT tedavisinin radyasyon tedavisi sırasında ya da hemen sonrasında başlanmasının, geç dönem komplikasyonların gelişimini engellip engellemeyeceğini araştırmak üzere yeni projeler planlamaktadır. Önleyici tedavi stratejilerinin ortaya çıkması halinde, radyasyon onkolojisi alanında yaşanan yan etkiler önemli oranda azalabilir ve tedavi protokolleri yeniden şekillenebilir. Bu tür gelişmeler, kanser tedavisinde hem etkinliği hem de hastaların yaşam kalitesini artıracaktır.

Bu çok merkezli, randomize kontrollü faz 2-3 klinik çalışma, Rigshospitalet (Danimarka), Turku (Finlandiya), Haukeland (Norveç), Karolinska (İsveç) ve Sahlgrenska Üniversitesi Hastanesi (İsveç) gibi önde gelen beş Nordic üniversite hastanesinde yürütülmüş ve The Lancet eClinicalMedicine dergisinde yayımlanmıştır. Çalışmanın kapsamı, yöntemi ve uzun dönem takibi, sonuçların güvenilirliğini ve klinik uygulamalar için değerini artırmaktadır.

Hiperbarik oksijen tedavisi sayesinde, uzun yıllar boyunca dayanılmaz semptomlarla mücadele eden hastalar normal yaşamlarına geri dönebilmekte; idrar kaçırma, kanama ve ağrı gibi sorunlar önemli ölçüde azalmaktadır. Bu, hastalar ve yakınları için hayat kalitesinde devrim niteliğinde bir değişim anlamına gelmektedir. Bilimsel anlamda elde edilen veriler kadar, sunulan bu umut ışığı da tedavi alanında yeni yaklaşımların önünü açmaktadır.

Sonuç olarak, hiperbarik oksijen tedavisi, geç dönem pelvik radyasyon hasarlarının tedavisinde biyolojik altyapıları hedef alan etkili ve kalıcı bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Oksijen tedavisinin yarattığı doku yenilenmesi, kronik iltihap ve fiziksel fonksiyon kayıplarını iyileştirirken, kanser tedavi sonrası yaşanan sorunları yönetmede paradigmayı değiştirmektedir. Gelecekte önleyici kullanımları ve farklı alanlardaki uygulamalarıyla HBOT, kanser sağkalım ve yaşam kalitesi bakımında temel tedavi yöntemlerinden biri haline gelebilir.

Araştırma Konusu: İnsanlar
Makale Başlığı: Radiation-induced cystitis treated with hyperbaric oxygen therapy (RICH-ART): long-term follow-up of a randomised controlled, phase 2-3 trial
Haberin Yayın Tarihi: 19-Nisan-2025
Web References: http://dx.doi.org/10.1016/j.eclinm.2025.103214
Doi Referans: 10.1016/j.eclinm.2025.103214
Resim Credits: Fotoğraf: Anders Kjellberg

Anahtar Kelimeler: Hiperbarik oksijen tedavisi, radyasyon kaynaklı sistit, geç dönem radyasyon hasarları, kanser tedavisi yan etkileri, doku yenilenmesi, anjiyogenez, kronik iltihap, pelvik radyasyon toksisitesi, randomize kontrollü çalışma, uzun dönem takip

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Onkolojideki En Yeni ve Önemli Gelişmeleri Kaçırmayın

E-posta yoluyla paylaşımlarınızı almak için onay veriyorum. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı inceleyin.

Loading Next Post...
Takip Et
Search
ŞU ANDA POPÜLER
Loading

Signing-in 3 seconds...