Omentum’un İki Yüzü: Sağlık ve Gizem

Ovaryan kanser, kadınlarda görülen en ölümcül jinekolojik kanserlerden biri olup, tıbbın en zorlu hastalıklarından biridir. Her yıl yüz binlerce kadını etkileyen bu hastalık, genellikle ileri evrede teşhis edilmekte ve bu nedenle tedaviye geç cevap vermektedir. Bu durum, hayatta kalma oranlarını önemli ölçüde azaltmaktadır. Gelişmiş evrelerden biri olan peritoneal karzinomatozis, tümör hücrelerinin karın içindeki zarlarına yayılması ile karakterize edilir. Bu yayılmada önemli bir rol oynayan yapı ise omentumdur.

Omentum, karın içi organları saran, yağ dokusu ile kaplı bir zar yapısı olarak tanımlanmakla birlikte, birçok bağışıklık sistemi ile ilgili unsurları içeren fonksiyonel bir aktif dokudur. Salgıladığı maddeler ve milky spot adı verilen lenfoid yapıları sayesinde, bu dokunun immün savunmada etkin bir rol oynadığı düşünülse de, ovaryan kanser gibi tümörlerde bu durum tersine dönmekte ve tümörlerin yayılmasına yardımcı olduğu gözlemlenmektedir. Bu çelişki, omentumun gerçek işlevinin ne olduğuna dair soruları da beraberinde getirmektedir.

Son zamanlarda yayımlanan yeni bir bilimsel çalışma, omentumun karşıt rollerini derinlemesine incelemekte ve bu yapının immünolojik ve tümör destekleyici işlevlerini sorgulamaktadır. Bahsi geçen çalışmaya göre, omentum ilk bakışta tümör yayılmasını önleyecek bir immün alan gibi görünse de, pratikte kanser hücreleri tarafından yayılmayı kolaylaştıran bir yapıya dönüşmektedir. Omentumdaki milky spot yapıları, antigen sunumu, sitokin salınımı ve T ile B lenfositleri, doğal öldürücü (NK) hücreler, makrofajlar ve dendritik hücrelerden oluşan karmaşık yapıları ile bağışıklık yanıtını düzenleme gibi işlevlere sahiptir.

Ancak ovaryan kanserde, bu immün yapılar, tümör hücrelerine karşı etkili bir savunma sağlayamamaktadır. Aksine, bu yapıların varlığı, tümör hücrelerinin yerleşmesine olanak tanıyan tolerojenik bir çevre oluşturmaktadır. Özellikle CD163+ Tim4+ makrofajlarının omentumdaki baskınlığı, immün baskılayıcı mikro çevreyi oluşturur. Bu makrofaj alt grubu, T hücrelerinin aktivasyonunu engelleyerek kanser hücrelerinin büyümesine zemin hazırlamaktadır. Ek olarak, omentumun yoğun vasküler ağı ve çevresel sinyalleri, tümör hücrelerinin invazyonunu ve yayılmasını daha da kolaylaştırmaktadır.

Omentumun tümörler için cazip olmasının bir diğer nedeni ise metabolik açıdan sunduğu avantajlardır. Yağ dokusu ile dolu olan bu bölge, ovaryan tümör hücreleri için bir enerji kaynağı sağlar. Tümör hücreleri, omentumdaki yağ hücrelerinden aldıkları lipitleri kullanarak hızlı bir şekilde çoğalma yeteneği kazanırlar. Bu durum, omentumu sadece mikrosistemik anlamda değil, metabolik adaptasyon açısından da kanser için uygun hale getirmektedir.

Omentumun bir başka önemli özelliği ise, hem transperitoneal yayılmada hem de hematolojik (kan yoluyla) metastazda ana yerleşim alanı olmasıdır. Çalışmalar, omentumun kan akışından gelen tümör hücrelerini özel sinyallerle çektiğini göstermektedir. Nöral büyüme faktörü 1 (NRG1) gibi sinyaller, ovaryan tümör hücrelerinin HER3 reseptörü taşıyan formları tarafından algılanmakta ve bu hücrelerin omentuma yapışarak orada çoğalmasına sebep olmaktadır.

Tüm bu verilerin ışığında, omentumun potansiyel bir savunma aracı olarak kullanılabilirliği son zamanlarda tartışmalı bir konu haline gelmiştir. Özellikle, intraperitoneal (karın içine) yönlendirilmiş immünoterapinin milky spot yapılarının aktive edilmesi aracılığıyla anti-tümör yanıtı oluşturabileceği önerilmektedir. Fare modellerinde yapılan deneylerde, omentumun böyle spesifik yanıtlar oluşturma kapasitesine sahip olduğu gözlemlenmiştir.

Bu deneylerde, omentumda dendritik hücrelerin aktivasyonu ve hem CD4+ hem de CD8+ T hücrelerinin spesifik aktivasyonu, radyasyonla öldürülmüş tümör hücrelerinin intraperitoneal enjekte edilmesiyle sağlanmıştır. Bu durum, omentumun aslında bağışıklık yanıtı oluşturma potansiyeline sahip olduğunu ve tümörlerle savaşmak için yeniden programlanabileceğini göstermektedir.

Omentumun savunma mekanizmasının kullanımı yalnızca T hücrelerini içermez, aynı zamanda doğal öldürücü (NK) hücreleri de kapsamaktadır. Omentumda aktive edilen NK hücrelerinin, hem spesifik hem de spesifik olmayan tümörlere karşı etkili olduğu belirlenmiştir. Bu durum, omentum hedefli yeni nesil immünoterapik yaklaşım olan CAR-T tasarımı için de fırsatlar sunmaktadır.

Elbette, omentumun bu iki taraflı yapısı cerrahi yaklaşımları da etkilemektedir. Günümüzde ileri evre ovaryan kanser olgularında standart hale gelen omentektomi (omentumun çıkarılması), bu dokunun tümör destekleyici rolü nedeniyle mantıklı görünse de, aslında potansiyel bir bağışıklık savunma merkezinin ortadan kaldırılması anlamına gelebilir. Bu nedenle, hangi hastada omentumun korunması gerektiğini belirlemek için ileri biyomarker analizlerinin kullanılması önem kazanmaktadır.

Sonuç olarak, omentum hem metastatik bir yuva hem de immünolojik bir kale olarak işlev görebilmektedir. Omentumun hangi yönde dönüştürülebileceği, gelecekteki immünoterapötik stratejilerin odak noktası olacaktır. Tıpkı bir kılıç gibi, nasıl kullanıldığına bağlı olarak yaşam kurtarabilecek ya da ölüm getirebilecek bir unsurdur.

Araştırma Konusu: Omentumun ovaryan kanserde immünolojik ve metastatik işlevleri
Makale Başlığı: Omentum: Arkadaş mı düşman mı ovaryan kanser immünoterapisinde?
Haberin Yayınlanma Tarihi: 2 Nisan 2025
Web Referansı: https://doi.org/10.1016/bs.ircmb.2022.04.017
Makale Referansı: Bella A., Arrizabalaga L., Di Trani C.A., et al. (2022). Omentum: Friend or foe in ovarian cancer immunotherapy? International Review of Cell and Molecular Biology, 371, 117–131.
Resim Credits:

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Onkolojideki En Yeni ve Önemli Gelişmeleri Kaçırmayın

E-posta yoluyla paylaşımlarınızı almak için onay veriyorum. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı inceleyin.

Loading Next Post...
Takip Et
Search
ŞU ANDA POPÜLER
Loading

Signing-in 3 seconds...