Meme Kanserinde Sarkopeni Risk Değerlendirme Araçlarının Karşılaştırılması

Kanser tedavisinde sıklıkla gözden kaçan ancak hayati öneme sahip bir komplikasyon olan sarkopeni, kas kütlesi ve gücünün ilerleyici biçimde azalmasıyla karakterize edilir. Yakın zamanda yapılan bilimsel çalışmalar, özellikle meme kanseri tanısı alan kadınlarda sarkopeninin hastaların tedavi sonuçlarını olumsuz etkilediğini göstermektedir. Bu durum, kırılganlık halini artırmakta, tedavi verimliliğini düşürmekte ve yaşam kalitesini önemli ölçüde zayıflatmaktadır. BMC Cancer dergisinde yayımlanan öncü bir çalışma, meme kanserli kadınlarda sarkopeni riskini saptamada kullanılan tarama araçlarının karşılaştırmalı analizini yaparak, mevcut yaklaşımları sorgulayan ve klinik uygulamalara yeni ufuklar açan sonuçlar ortaya koydu.

Sarkopeninin en tehlikeli yanı, kas kaybının sinsi ilerlemesi ve çoğu zaman fark edilmeden ilerleyerek fonksiyonel kayıplara yol açmasıdır. Meme kanseri hastalarında ise kas erimesi, kanserin kendisinin ve uygulanan tedavilerin metabolik ve fizyolojik baskılarıyla katlanarak artmaktadır. Erken tanı için etkili, kolay uygulanabilir tarama araçlarının varlığı, kas sağlığını koruma ve genel prognozu iyileştirme açısından kritik önem taşır. Bu amaçla, araştırma ekibi, hastaların tanı sonrası ilk yıl içinde 168 meme kanserli kadın üzerinde SARC-F, SARC-CalF ve BMI ayarlı SARC-CalF olmak üzere üç farklı tarama aracının etkinliğini değerlendirdi.

Araştırmada, sarkopeni tanımı Avrupa Sarkopeni Çalışma Grubu’nun (EWGSOP2) güncellenmiş kriterlerine göre yapıldı. Bu kriterler arasında el kas gücü handgrip dinamometresi ile ölçülürken, kas kütlesi ise iki enerjili X-ışını absorbsiyometri (DXA) kullanılarak saptandı. Böylece, tanı süreci hem objektif hem de güvenilir ölçümler ışığında gerçekleştirildi. Katılımcıların ortalama yaşı yaklaşık 55 olarak kaydedildi.

Elde edilen verilere göre, sarkopeni riskinin saptanma oranları tarama araçlarına göre önemli farklılıklar gösterdi. Basit bir anket formu olan SARC-F, katılımcıların sadece yaklaşık %10’unu riske sahip olarak tanımlarken; baldır çevresi ölçümünü de içeren SARC-CalF, %36.6 gibi çok daha yüksek bir risk grubu saptadı. BMI ile düzeltilmiş SARC-CalF ise arada kaldıysa da tanısal doğruluğunda ciddi bir azalma gözlendi. Bu sonuçlar, antropometrik ölçümlerin eklenmesinin tarama araçlarının duyarlılığını artırdığını net biçimde ortaya koydu.

Tanıya kıyaslayıcı bir yöntem olan EWGSOP2 standartları baz alındığında, SARC-CalF en üst düzey performansı gösterdi. ROC eğrisi altındaki alan (AUC) 0.79 olarak ölçüldü ki bu sonuç, aracı “iyi ayırt edici” yapıyor. Buna karşın, SARC-F ve BMI ayarlı SARC-CalF’nin AUC değerleri sırasıyla yaklaşık 0.55 ve 0.52 olup şansa yakın performans sergiledi. Öte yandan, SARC-CalF’nin duyarlılığı (sensitivitesi) sadece %42.8 düzeyindeydi. Bu durumda, sarkopeninin yarıdan fazlası bu araca dayanarak tespit edilemedi.

Öte yandan, özgüllük (spesifiklik) analizleri SARC-CalF’nin güçlü yönünü gösterdi. %92’nin üzerinde özgüllük oranı ile kas erimesi riski taşımayan hastalar oldukça doğru biçimde ayırt edildi. Bu da gereksiz tanı süreçlerini ve hasta üzerindeki olası psikolojik-ekonomik yükü azaltıyor. BMI ayarlı SARC-CalF ise %63 civarında düşük özgüllükle, sahte pozitif riskini artırdı; böylece güvenilirlik noktası olarak zayıf kaldı.

Bu sonuçlar, sarkopeni tarama araçlarında var olan temel ikileme ışık tutuyor: Duyarlılığı artırmak tanı konma olasılığını yükseltirken, yanlış pozitif sonuçlar da artabilir. Calf ölçümü eklenmesi SARC-F’in etkinliğini artırırken, vücut kitle indeksi (BMI) üzerinden yapılan düzeltmeler, kanser hastalarında kas kaybı ile vücut yağı oranları arasındaki ayrımı yapamaması nedeniyle gereksiz karmaşıklık yaratabiliyor. Kanserin kas erimesi üzerindeki etkileri adeta karmaşık bir karma oluşturuyor; yağ dağılımı ve anabolik-katabolik dengedeki değişiklikler basit indekslerle kolayca ölçülemiyor.

Kliniğe yansıması çok boyutlu olan bu bulgular, meme kanseri hastalarının kas sağlığı değerlendirmesinin nüanslarını ortaya koyuyor. Bu hasta grubunun yaş, tedavi türü, eşlik eden hastalıkları ve yaşam biçimleri gibi farklılıkları göz önüne alındığında, yanlış veya eksik tarama vakit kaybına, tedavi etkinliğinin azalmasına yol açabilir. Ancak aşırı duyarlı araçlar, sağlık sistemlerini gereksiz değerlendirmelerle yorar. Bu nedenle dengeli bir yaklaşım şarttır.

Araştırmacılar, SARC-CalF’nin göreceli üstünlüğüne rağmen bu aracın sarkopeni taramasında tek başına yeterli olmadığını vurguluyorlar. Klinik tanı ve objektif ölçümlerle desteklenen çok katmanlı sarcopeni değerlendirme protokollerinin gerekliliğini işaret ediyorlar. Biokimyasal belirteçler, gelişmiş görüntüleme yöntemleri ve fonksiyonel performans testlerinin entegrasyonu, onkolojik rehabilitasyon alanında kişiye özel tanı ve takip imkânı sunabilir.

Çalışma ayrıca, meme kanseri gibi spesifik bir hasta grubunda evrensel tabanlı sarkopeni tarama araçlarının geçerliliği sorgulanıyor. Kanserin yol açtığı sitokin bozuklukları, hormonal dalgalanmalar ve sitotoksik ilaçların metabolik etkileri nedeniyle, sadece yaşlı toplumlarda geliştirilen standart tarama testlerinin yenilenmesi gerekiyor. Yeni biyobelirteçler ve dijital kas izleme teknolojilerinin geliştirilmesi, erken tanı ve kişiye özgü bakımda devrim yaratabilir.

Araştırma aynı zamanda disiplinler arası iş birliğinin de önemini gözler önüne seriyor. Onkologlar, geriatristler, fizyoterapistler ve beslenme uzmanlarının birlikte çalışarak sarkopeninin çok yönlü etiyolojisini ele alan kapsamlı tarama ve müdahale modelleri geliştirmeleri gerekmekte. Direnç egzersizi programları, beslenme desteği ve kas anabolizmasını uyaran farmakolojik ajanların etkinliğini gösteren müdahale araştırmaları, tanı koymanın pratik faydalarını artıracak.

Ancak, çalışmanın sınırlılıkları da belirtilmelidir. Örneklem büyüklüğü görece küçük ve kesitsel yapıda oluşu, sonuçların genelleştirilebilirliğini sınırlandırmakta. Farklı etnik kökenler, tedavi yöntemleri ve uzun dönem takiplerin dahil edildiği ileriye dönük çalışmalar gereklidir. Böylece sarcopeni riskinin meme kanseri sürecindeki evrimi daha sağlıklı izlenip kaynaklar etkili biçimde yönetilebilir.

Sonuç olarak, bu kapsamlı karşılaştırmalı çalışma, meme kanseri hastalarının karşı karşıya olduğu sarkopeni sorununa dikkat çekmekte ve sarkopeni tarama araçlarının klinik kullanımdaki zorluklarını ortaya koymaktadır. Şu an mevcut en pratik araç olan SARC-CalF dahi sınırlı duyarlılığa sahip olup, daha hassas, çoklu bileşenlerden oluşan değerlendirme yöntemlerine ihtiyaç olduğunu işaret etmektedir. Sarkopeninin kanser biyolojisi ve hasta sağkalımıyla olan karmaşık ilişkisi aydınlandıkça, etkili tarama ve müdahale programları hastaların fonksiyonel durumlarını ve yaşam kalitesini artırmada kritik rol oynayacaktır.

**Araştırma Konusu**: Meme kanserli kadınlarda sarkopeni riskinin belirlenmesi için kullanılan tarama araçlarının karşılaştırmalı analizi

**Makale Başlığı**: Risk of sarcopenia in women with breast cancer: a comparative analysis of screening tools

**Web References**: https://doi.org/10.1186/s12885-025-14062-7

**Doi Referans**: https://doi.org/10.1186/s12885-025-14062-7

**Resim Credits**: Scienmag.com

**Anahtar Kelimeler**: meme kanseri, sarkopeni, kas kütlesi, kas gücü, SARC-F, SARC-CalF, BMI, kas erimesi, tarama araçları, onkolojik rehabilitasyon, yaşam kalitesi, erken tanı

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Onkolojideki En Yeni ve Önemli Gelişmeleri Kaçırmayın

E-posta yoluyla paylaşımlarınızı almak için onay veriyorum. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı inceleyin.

Loading Next Post...
Takip Et
Search
ŞU ANDA POPÜLER
Loading

Signing-in 3 seconds...