Amerikan Kanser Araştırmaları Derneği (AACR) 2025 toplantısında, The University of Texas MD Anderson Kanser Merkezi araştırmacıları tarafından sunulan bir dizi çığır açan çalışma, kanser tedavisinde hedefe yönelik ilerlemeleri gözler önüne serdi. Bu klinik denemeler, kişiselleştirilmiş kanser aşıları, metastaz hedefli radyoterapi ve biyomühendislik ile geliştirilmiş eksozomlarla gen susturma yaklaşımlarını temel alıyor. Her bir çalışma, tümör biyolojisi, bağışıklık sistemi modülasyonu ve kesin tedavi yönlendirme alanında önemli veriler sunarak onkoloji alanında paradigmaları değiştirme potansiyeli taşıyor.
İlk çalışma, immün yanıt oluşturmakta güçlük çeken ve genellikle tedavilere dirençli olan mikrosatellit stabil (MSS) metastatik kolorektal kanser (mCRC) üzerine odaklanıyor. Dr. Saurav Daniel Haldar ve Dr. Michael Overman liderliğindeki bu Faz I çalışması, tamamen hastaya özel geliştirilen NeoAg-VAX adlı yenilikçi bir aşı platformunu kullanıyor. Bu platform, hastaların tümörlerinden elde edilen en fazla 10 adet özgün tümör proteini kombinasyonunu bioinformatik analizler ve tümör dizilemesiyle belirleyerek, bağışıklık sisteminin kansere özgü hedeflere odaklanmasını sağlıyor. Çalışma, monoterapi olarak ve pembrolizumab (PD-1 inhibitörü) ile birlikte uygulandı.
NeoAg-VAX’in güvenilirliği oldukça olumlu bulundu; ciddi advers olay bildirilmedi. Bağışıklık izleme sonuçları ise, aşı yapılan hastaların çoğunda güçlü antijen-spesifik T hücresi yanıtları ortaya koydu. Ayrıca, tümör mikroçevresinde dinamik değişiklikler gözlemlendi; böylece bağışıklık kaçış mekanizmalarının nasıl aşılabileceğine dair kritik bilgiler elde edildi. Bu veriler, MSS kolorektal kanserde bağışıklık tedavileri kombinasyonlarının geliştirilmesine zemin hazırlarken, kişiselleştirilmiş aşıların tasarım optimizasyonuna da ışık tuttu.
MD Anderson’dan Dr. Chad Tang ve Dr. Pavlos Msaouel’in yürüttüğü ikinci klinik araştırma, metastatik berrak hücreli böbrek kanserinde (ccRCC) sistemik tedavilerin neden olduğu yan etkileri en aza indirmeyi hedefledi. Günümüzde öncelikli olarak kullanılan tirozin kinaz inhibitörleri ve immün kontrol noktası inhibitörleri oldukça etkin olmakla birlikte, yüksek dereceli toksisiteler nedeniyle tedavi uyumunu azaltabiliyor. Araştırmacılar, sistemik tedaviyi tamamen dışlayarak metastazlara odaklanmış radyoterapi uygulanmasının bu toksisite sorununu aşabileceğini ortaya koydu.
Faz II prospektif çalışmaya 121 oligometastatik ccRCC hastası dahil edildi. Bu hastalara yalnızca metastatik lezyonlarına yönelik radyoterapi verildi, sistemik tedavi uygulanmadı. Ortalama progresyonsuz sağkalım (PFS) 18 ay, sistemik tedaviye geçiş süresini ifade eden median sistemik tedavi yokluğu süresi (STFS) ise 34 ay olarak kayda geçti. İki ve üç yıllık genel sağkalım oranları sırasıyla %94 ve %87 gibi yüksek seviyelerde seyretti. Bu sonuçlar, lokalize radyoterapinin metastaz kontrolünde etkin olduğunu ve uzun vadeli sağkalımı koruduğunu gösterdi.
Araştırma ekibi ayrıca yeni bir tümöre özgü dolaşımdaki tümör DNA’sı (ctDNA) analiz yöntemini kullandı. Bu hassas test, moleküler rezidüel hastalığı (MRD) tespit ederek, radyoterapiden en çok fayda görecek hasta grubunu belirlemeye olanak sağladı. MRD-negatif hastalar MRD-pozitif bireylere kıyasla sistemik tedaviye başlamadan çok daha uzun süre radyoterapi tek başına kalabildiler. Bu sıvı biyopsi temelli yaklaşım, tedavi yoğunluğunun bireyselleştirilmesine ve gereksiz sistemik toksisitelerin önüne geçilmesine yardımcı olabilir.
Üçüncü öncü tedavi yöntemi, KRAS G12D mutasyonunu barındıran metastatik pankreas kanserinde gen susturma temelli idi. Bu mutasyon, pankreas tümörlerinde tedavi direncine yol açan önemli bir sürücü genetik değişiklik olarak biliniyor. Dr. Valerie LeBleu, Dr. Shubham Pant, Dr. Elizabeth Shpall ve Dr. Brandon Smaglo’nun ekibi, kemik iliği kaynaklı biyomühendislik eksozomlarını küçük interferans RNA (siRNA) ile yükleyerek mutant KRAS G12D RNA’sını spesifik olarak hedef aldı. Bu, insanlarda ilk kez uygulanan bir platformdu.
Faz I doz artırım çalışmasında 12 hasta bu tedaviyi aldı. Tedavi güvenliği açısından kritik olan doz sınırlayıcı toksiteler gözlenmedi ve altı hasta hedef lezyonlarında stabil hastalık gösterdi. Hastaların dolaşımındaki KRAS G12D DNA düzeylerindeki düşüş, moleküler hedeflemenin etkinliğini doğruladı. Ön klinik veriler ise bu eksozomların bağışıklık kontrol noktası inhibitörleri ile birlikte daha etkili çalışabildiğini, tümör mikroçevresini yeniden şekillendirdiğini gösterdi. Bu veriler, kombinasyon tedavilerini içeren yaklaşmalar için Faz II denemelerin yolunu açıyor.
Ayrıca, MD Anderson’ın Terapötik Keşif birimi tarafından geliştirilen ve Artios Pharma’ya lisanslanan ATR kinaz inhibitörü ART0380’ın erken klinik sonuçları da paylaşıldı. (Abstract CT267) ART0380, DNA hasar yanıtı bozuklukları taşıyan ileri evre solid tümörlü hastalara yönelik bir hedef molekül bazlı ilaç. Ön klinik modellerde yüksek antitümör aktivitesi sergileyen ART0380, hasta seçimini moleküler tümör özelliklerine dayandıran yenilikçi yaklaşımlar ile tedavide hassasiyeti artırıyor.
Bu çalışmaların tamamı, kanser tedavisinde tümöre özgü moleküler zayıflıkların hedeflenmesine ve bağışıklık mikroçevresinin titizlikle modülasyonuna yönelik devrimsel bir dönemin habercisi. Harmanlanmış bioinformatik, moleküler tanısal teknikler (ctDNA) ve özgün taşıyıcı sistemler (eksozomlar) MD Anderson ekibini, daha etkili ve kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarını hayata geçirirken öncü konuma taşıyor.
AACR 2025’te sunulacak bu bulgular, kanser biyolojisine ve tedaviye direnç mekanizmalarına dair anlayışımızı derinleştirirken, klinik uygulamaya hızla entegre edilecek pratik modeller sunuyor. Kişiselleştirilmiş aşılarla immünoterapi kombinasyonları ve sıvı biyopsi temelli radyoterapi seçimi gibi yenilikçi stratejiler, gelecekte tümör hedefli, hasta merkezli onkolojik bakım vizyonunu güçlendiriyor.
Dr. Haldar’ın, “Bağışıklık sisteminin özgüllüğünü kullanarak ve her tümör mikroçevresinin benzersiz zorluklarını aşarak, tedaviye dirençli kanserlerde hasta sonuçlarını artırmak merkezidir” yönündeki değerlendirmesi, yeni nesil immünoterapi çalışmalarına dair temel hedefleri ortaya koyuyor. Benzer şekilde, Dr. Tang, ctDNA’nın böbrek kanseri tedavilerinin yoğunluğunu belirlemede çığır açıcı rolünü vurgularken; Dr. LeBleu ve ekibi, eksozom tabanlı ilaç taşıma platformlarının solid tümörlerde ilaç hedeflemesini dönüştürme potansiyelini kanıtladı.
Yaklaşan Faz II denemeler ve genişleyen translasyonel araştırmalar, bu yenilikçi tedavi modalitelerinin standart bakım protokollerine dahil edilmesi yolunda kritik adımlar olarak öne çıkıyor. Kolorektal, böbrek ve pankreas kanserleri başta olmak üzere pek çok kanserde, genetik tabanlı kişiselleştirme ve gerçek zamanlı moleküler izleme ile optimize edilen tedavilerin yükselişi hız kazanacak.
Detaylı araştırma içerikleri ve MD Anderson’a ait AACR 2025 sunumları hakkında bilgiler MDAnderson.org/AACR adresinden erişilebilir olacak. Bu bilimsel titizlik ve klinik yeniliklerin buluşması, MD Anderson’ın kanserle mücadelede hassasiyet ve insan odaklı yaklaşım taahhüdünü bir kez daha gösteriyor.
—
Araştırma Konusu:
Kişiselleştirilmiş kanser aşıları, metastaz hedefli radyoterapi, mühendislik eksozomlarla gen susturma, gelişmiş solid tümörlerde hedefe yönelik ATR kinaz inhibitörleri.
Makale Başlığı:
Emerging Advances in Targeted Cancer Therapies Unveiled at AACR 2025 by MD Anderson Researchers
Haberin Yayın Tarihi:
25 Nisan 2025
Web References:
AACR Annual Meeting 2025
MD Anderson AACR 2025
Abstract CT012
Abstract CT132
Abstract CT265
Clinical Cancer Research Article on ART0380
Anahtar Kelimeler:
Kanser araştırmaları, Kombinasyon tedavileri, Moleküler hedefler, Hedef mRNA, Hücre tedavileri, Metastaz, Kolorektal kanser, Eksozomlar, Pankreas kanseri, Böbrek kanseri, Pankreas tümörleri