Modern tıpta erken evre meme kanseri tedavisinde cerrahi sonrası radyoterapi tedavisinin önemi her geçen gün artarken, uygulanan radyasyon dozunun doğruluğunun sağlanması, hem etkin tedavi hem de yan etkilerin minimize edilmesi açısından hayati bir hale gelmiştir. Son dönemde yapılan yenilikçi bir çalışmada, elektronik portal görüntüleme cihazları (EPID) ile fan-beam tomografi (FBCT) rehberliğinin entegre edilmesi sayesinde radyoterapi dozunun canlı ve yüksek hassasiyetle doğrulanması sağlanmıştır. Bu ilerleme, tedavi sırasında hedeflenen dokuya tam dozun ulaştırıldığını ve çevre organların gereksiz doz almasının önlendiğini gerçek zamanlı olarak doğrulama imkânı sunmaktadır. Böylece erken evre meme kanseri hastalarında ameliyat sonrası tedavi güvenliği ve etkinliği yeni bir boyut kazanmıştır.
Radyoterapi, erken evre meme kanserinde cerrahi sonrası özellikle koruyucu cerrahi yapılan hastalarda temel bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Ancak uygulamada, planlanan doz ile tedavi sürecinde gerçekten hastaya ulaştırılan dozun birebir örtüşmesi problemi uzun zamandır uzmanlar için kritik bir sorun oluşturuyordu. Geleneksel dozimetri kontrolleri, inter-faksiyonel (tedavi seansları arasındaki) ve intra-faksiyonel (teknik uygulama sırasında) küçük hareket ve değişiklikleri yeterince yakalayamamakta; bu durum tedavi başarısını ve yanıtını olumsuz etkileyebilmekteydi. İşte bu noktada EPID ve FBCT teknolojilerinin birlikte kullanımı, hem dokusal anatomiyi ayrıntılı gösteren yüksek çözünürlüklü görüntülemenin hem de gerçek zamanlı doz takibinin bir arada yapılmasını mümkün kılmıştır.
Çalışma kapsamında, erken evre meme kanseri teşhisi konmuş ve koruyucu cerrahi sonrası radyoterapi alacak 26 hasta detaylı şekilde izlendi. Görüntü rehberliğinde radyoterapi (IGRT) uygulanan hastalarda EPID ile canlı doz izleme sağlanırken, FBCT ile her tedavi seansında hastanın anatomisi yüksek hassasiyetle değerlendirildi. Böylece hastanın tedavi sırasında pozisyonunda ve iç anatomisindeki değişikliklerin doz dağılımına etkisi anlık olarak ortaya kondu. Bu yenilikçi yöntem, tedavi aktivitesini daha uyarlanabilir, kişiselleştirilmiş ve güvenilir hale getirdi.
Doz uyumluluğu, klinik uygulamanın temel başarısını simgeleyen γ (gamma) pass oranları ile sayısal olarak analiz edildi. Özellikle 3%/3 mm ve 5%/3 mm kriterleri kullanılarak planlanan doz ile uygulanan doz arasındaki yakınlık test edildi. Sonuçlar IGRT grubunda, IGRT ve FBCT birlikte kullanılan kombinasyon grubuna kıyasla dahi anlamlı olarak daha yüksek gamma pass oranları bulundu. Bu da FBCT rehberliğinin, radyoterapi dozunun tam olarak uygulanmasında kritik bir rol oynadığını kanıtladı.
Ayrıca hedef hacimlere verilen dozun kalitesini tespit etmek amacıyla primar gross tümör volümü (PGTV) D95 ve D2 ile planlama hedef hacmi (PTV) D95 ve D90 değerleri kıyaslandı. Bu parametreler, tümör alanına homojen ve yeterli doz ulaşıp ulaşılmadığını göstermekteydi. Sol meme kanseri hastalarında kalp ve akciğer gibi kritik organlarda inter-faksiyonel doz değişimleri belirgin şekilde tespit edildi. Kalbin ortalama dozunda (Dmean) ve 5 Gy dozun üzerindeki hacim oranında (V5), akciğer V5 değerlerinde önemli değişikliklerin bulunması, anatomik kaymaların sadece tümör değil, çevre sağlıklı dokuların dozlarını da doğrudan etkilediğini ortaya koydu.
İntra-faksiyonel, yani tek bir tedavi seansı içindeki hastanın hareketlerine bağlı doz değişimleri de önemli bulundu. Kalp ortalama dozu bazı durumlar hariç bu intra-seans değişimlerden nispeten etkilenmezken, diğer parametrelerde gözlemlenen değişiklikler, tedavide gerçek zamanlı doz doğrulamasının önemini vurguladı. EPID’in kesintisiz doz izleme yeteneği ile FBCT’nin anatomiye dair detaylı ve hızlı görüntüleri birleştiğinde, tedavi sırasında oluşabilecek olası sapmalar anında tespit edilip düzeltilmesi mümkün hale gelmektedir.
Sağ meme kanseri hastalarında da benzer sonuçlar gözlendi ve tüm doz parametrelerinde inter- ile intra-faksiyonel dalgalanmalara karşı metodun duyarlılığı istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Bu, teknolojinin tüm vücut lateralleri için geçerli ve etkili olduğunu göstermektedir. Hasta hareketleri, organ deformasyonları ve kurulum farklılıkları gibi klasik problemler bu sayede minimize edilmektedir. Böylelikle tedavi doğruluğu ve güvenilirliği yüksek standartlara çıkarılmış oldu.
Yeni yöntem aynı zamanda radyoterapide uygulanan marjinal alanların küçültülmesine de olanak tanıyabilir. Genellikle, pozisyonlama hatalarını ve hareketleri telafi etmek için geniş marjinal doz bölgeleri oluşturulur, fakat bu çevre sağlıklı dokulara gereksiz radyasyon maruziyeti riskini artırır. Gerçek zamanlı doz doğrulama, tedavide kişiye özel, adaptif marj alternatif planlamalarla gereksiz ışınlamaları azaltarak yan etkilerin önüne geçebilir.
Araştırmanın retrospektif analizi, bu teknolojilerin klinik uygulamalarda nasıl ve ne ölçüde değer kazandığını detaylıca ortaya koydu. Ses getiren bu model, gelecekte yapılacak geniş katılımlı klinik çalışmalara da yol gösterici olacak. EPID ve FBCT verilerinin bir arada incelenmesi, doz dağılımı ve hasta anatomisi arasındaki ilişkileri daha iyi anlamaya ve radyoterapi protokollerinin optimize edilmesine katkı sağlamaktadır.
Bu teknoloji meme kanseri tedavisi ile sınırlı kalmayıp, tedavi dozu hassasiyeti çok yüksek olan, karmaşık anatomi ve hareketli hedef bölgelerine sahip diğer kanser türlerinde de kullanılabilir. Hızlanan görüntüleme teknikleri, gelişen doz hesaplama algoritmaları ve gerçek zamanlı veri işlemede sağlanan ilerlemeler, bu sistemlerin yoğun klinik günlük uygulamalara entegre olmasına olanak tanımaktadır.
Gelecekte adaptif radyoterapi paradigmasının gelişmesi, her seansın doz feedback’inin anlık plan değişikliklerine dönüştüğü bir tedavi modelini mümkün kılacaktır. Bu sayede tedavi planları statik olmaktan çıkıp, dinamik olarak hastanın anatomik ve fizyolojik değişimlerine göre sürekli optimize edilecektir. EPID ve FBCT teknolojilerinin birleşimi, bu dönüşümün en önemli teknolojik dayanaklarından biridir.
Sonuç olarak, EPID ile fan-beam CT rehberliğinin kombine edilmesi, erken evre meme kanserinde koruyucu cerrahi sonrası uygulanan radyoterapide in vivo doz doğrulamasını güvenilir, hassas ve pratik şekilde yapmak için sağlam bir yöntem olduğunu göstermektedir. Bu yenilikçi yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına, yan etkilerin azaltılmasına ve dolayısıyla hasta yaşam kalitesinin iyileştirilmesine önemli katkılar sunar. Kanser tedavisinde kişiselleştirmenin artmasıyla bu yöntemin önemi daha da artacaktır.
Bu çalışma, radyoterapi, görüntüleme bilimleri ve onkolojik tedavi mühendisliğinin kesişim noktalarında yeni bir çığır açmaktadır. Teknolojiler yaygınlaştıkça, pek çok kanser türünde doz izleme ve onaylama standart hale gelecektir. Hastalar için gerçek zamanlı doz güvence mekanizmasının sağlanması, tedavi güveninin artması anlamına gelirken, klinisyenlere de idari ve teknik açıdan büyük kolaylıklar sağlayacaktır.
Hastalar ve klinisyenler açısında, verilen dozun uygulanması konusunda yüksek doğrulukla anlık geri bildirim almak, hem güven hem tedavi motivasyonunu artıran önemli bir faktördür. Önümüzdeki dönemde multi-merkez çalışmalar ve teknolojik gelişmelerle birlikte, bu alandaki klinik uygulamalar ve tedavi sonuçları daha da gelişecektir. Bu sayede kanser tedavisinde radyoterapi alanında yepyeni bir standart seviyesine ulaşılması hedeflenmektedir.
Araştırma Konusu: Post-breast conserving cerrahi sonrası erken evre meme kanserinde elektronik portal görüntüleme cihazları (EPID) ve fan-beam CT (FBCT) rehberliğinin kombine edilmesiyle in vivo radyoterapi doz doğrulamasının yapılması ve doz kalitesinin değerlendirilmesi.
Makale Başlığı: Validation of in vivo dose using EPID combined with fan-beam CT guidance in post-breast-conserving radiotherapy for early-stage breast cancer.
Web References: https://doi.org/10.1186/s12885-025-13431-6
Doi Referans: 10.1186/s12885-025-13431-6
Resim Credits: Scienmag.com
Anahtar Kelimeler: meme kanseri radyoterapisi, dozimetri doğrulama, erken evre meme kanseri tedavisi, elektronik portal görüntüleme cihazları, fan-beam CT rehberliği, görüntü rehberliğinde radyoterapi, in vivo doz doğrulaması, inter-faksiyonel değişiklikler, intra-faksiyonel varyasyonlar, kritik organ maruziyeti azaltma, koruyucu cerrahi sonrası radyoterapi, doz güvenliği, adaptif tedavi planlaması.