İnsanların sağlığına yönelik beslenme alışkanlıklarının önemi giderek artarken, University of Connecticut Tıp Fakültesi’nden araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen devrim niteliğindeki klinik çalışma, ceviz tüketiminin etkileyici sağlık faydalarını ortaya koydu. Cancer Prevention Research dergisinin Nisan 2025 sayısının kapağında yayımlanan bu araştırma, ceviz, sistemik inflamasyon ve kolon kanseri riski arasındaki karmaşık ilişkiye ışık tutuyor. Randomize kontrollü tasarımla yapılan çalışma, cevizlerin antienflamatuar yolları nasıl aktive ettiğine ve kanserden korunmada potansiyel rolüne dair moleküler mekanizmaları dikkat çekici şekilde açıklıyor. Bu durum, cevizlerin onkolojik ve inflamatuar hastalıklar bağlamında umut vadeden bir diyet müdahalesi olarak değerlendirilmesini sağlıyor.
Araştırmada merkezî rol oynayan bileşiklerden biri, cevizlerde yoğun olarak bulunan ve bitkisel kaynaklı bir polifenol sınıfı olan ellagitaninlerdir. Ellagitaninler, diğer birçok polifenolden farklı olarak yalnızca barsak mikrobiyomu tarafından metabolize edilerek çeşitli metabolitlere dönüşür; bu metabolitler genel olarak urolitinler olarak adlandırılır. Bu urolitinler arasında özellikle urolitin A, güçlü antienflamatuar özellikleriyle bilimsel ilgiyi üzerine çekmiştir. Prof. Dr. Daniel W. Rosenberg liderliğindeki ekip, urolitin A’nın, sadece periferal kan parametrelerini değil, aynı zamanda kolon dokusunun hücresel ortamını da etkileyerek colorectal kanser oluşumunda kritik rol oynayan inflamatuar dönüşümleri modüle ettiğini göstermiştir.
Dr. Rosenberg, HealthNet Kanser Biyolojisi Kürsüsü Başkanı ve Moleküler Onkoloji Merkezi Araştırmacısı olarak, on yılı aşkın deneyimiyle bu önemli klinik araştırmayı başarıyla yönetmiştir. Önceki preklinik çalışmalarda cevizlerin kanser gelişimine karşı faydaları fare modellerinde gösterilmiş olsa da, bu klinik çalışma insanlarda, özellikle kolon kanseri riski yüksek bireyler arasında önemli bir geçiş aşamasını temsil etmektedir. Böylece, ceviz ellagitaninlerinin mikrobiyom aracılı metabolizması yoluyla kanser önleyici bir besin takviyesi olabileceği konusunda kuvvetli kanıtlar sunulmuştur.
Araştırma, 40 ile 65 yaşları arasındaki 39 katılımcıyı kapsamaktadır. Bu bireylerin tümü, UConn Health Gastroenteroloji Bölümü’nden kolon kanseri açısından yüksek risk taşımaları sebebiyle yönlendirilmiştir. Öncelikle, çelişkili ellagitanin kaynaklarını elimine etmek ve sonuçların saflığını korumak için katılımcıların diyetleri standartlaştırılmıştır. Sonrasında, üç haftalık kontrollü ceviz tüketimi protokolü uygulanmış ve ardından yüksek çözünürlüklü kolonoskopilerle polip ve doku örnekleri alınarak moleküler düzeyde detaylı analizler gerçekleştirilmiştir.
Çalışmanın en dikkat çekici bulgularından biri, hastaların idrarlarındaki urolitin A seviyeleri ile bağırsaktan salınan ve kolon kanserinin ilerlemesini engellemekle ilişkili bir peptit olan peptid YY’nin serum düzeyleri arasında pozitif korelasyonun tespit edilmesidir. Bu sonuç, bağırsak mikrobiyom aktivitelerinin artırdığı urolitin üretiminin, peptid YY ekspresyonunu da etkileyerek diyet ve mikrobiyom etkileşimlerinin kanser önleyici mekanizmalarda birden çok rol oynadığını göstermektedir. Ayrıca, sistemik inflamasyon belirteçlerinde özellikle obez bireylerde anlamlı azalmalar gözlemlenmiştir ki bu grup, genellikle yüksek inflamasyon seviyeleri ve değişmiş mikrobiyal profilleri ile dikkat çekmektedir.
Sistemik belirteçlerin ötesinde araştırma ekibi, gelişmiş yüksek boyutlu mekânsal görüntüleme teknolojisi kullanarak müdahale sonrası çıkarılan kolon poliplerinin mikroçevresini derinlemesine incelemiştir. Bu sofistike teknik sayesinde, urolitin A düzeyleri yüksek olan katılımcılarda polip dokularında pro-inflamatuar ve kanserle ilişkili proteinlerin ifadelerinde kayda değer azalmalar saptanmıştır. Özellikle, epitel-mezenşimal geçiş ve kolorektal kanserin ileri evre fenotipleri ile bağlantılı bir protein olan vimentin seviyelerinde belirgin düşüşler tespit edilmiştir.
Bu çok boyutlu yaklaşım, ceviz kaynaklı ellagitaninlerin barsak mikrobiyomu aracılığıyla urolitin A’ya dönüşerek, kolon içi lokal inflamasyon ve kanser gelişiminin önlenmesinde etkili olduğunu; aynı zamanda sistemik inflamatuar yanıtları da düzenlediğini ortaya koymaktadır. Bu bulgular, daha önceki hayvan modeli verilerini doğrulamakla kalmayıp, ceviz tüketiminin kolon kanseri riskini modüle eden non-invaziv, erişilebilir ve etkili bir yöntem olduğunu güçlü bilimsel kanıtlarla desteklemektedir.
Araştırmanın sonuçları, önleyici tıp ve beslenme epidemiyolojisi alanlarında önemli yansımalar taşımaktadır. Ellagitaninlerin biyoyararlanımını ve urolitin üretim kapasitesini belirleyen bireysel mikrobiyom farklılıkları, kişiye özgü beslenme yaklaşımlarının önemini ortaya koymaktadır. Bu, önümüzdeki dönemde kanserden korunma stratejilerinin mikrobiom profiline uygun olarak optimize edilmesi adına yeni bir vizyon sunmaktadır.
Önemle vurgulanması gereken bir diğer nokta ise cevizlerin lezzetli, kolay erişilebilir ve güvenli bir besin kaynağı olmasıdır. Bu da, minimal riskle yüksek fayda sağlama potansiyeli sayesinde, ceviz tüketimini günlük diyet rutini içinde basit ve etkili bir kanser risk azaltıcı müdahale haline getirmektedir. Halk sağlığı açısından pratik ve uygulanabilir bir öneri olması dikkat çekicidir.
Araştırma, American Institute for Cancer Research, California Walnut Commission ve Ulusal Kanser Enstitüsü gibi önemli kuruluşların cömert destekleriyle mümkün olmuştur. Bu işbirliği, beslenme bilimi, onkoloji ve mikrobiyom alanlarını bir araya getirerek kanser ve kronik inflamatuar hastalıkların önlenmesine yönelik yenilikçi stratejilerin geliştirilmesine öncülük etmiştir.
Geleceğe yönelik olarak, Dr. Rosenberg ve çok disiplinli ekibi, bulguların farklı popülasyonlarda doğrulanması ve ceviz-mikrobiyom-inflamasyon etkileşiminin moleküler detaylarının daha kapsamlı şekilde incelenmesi için geniş tabanlı klinik çalışmalara çağrıda bulunmaktadır. Ayrıca, urolitin A ve türevlerinin biyobelirteç veya terapötik ajan olarak kullanım potansiyeli, beslenme bazlı önleyici onkolojide devrim yaratabilecek yeni bir araştırma alanı olarak öngörülmektedir.
Sonuç olarak, bu önemli klinik çalışma, ceviz tüketiminin kolon kanserine yol açan inflamatuar ortamı olumlu yönde değiştirme potansiyelini kapsamlı biçimde ortaya koymaktadır. Gut mikrobiyomu metabolizması ve sistemik bağışıklık modülasyonunun karmaşık etkileşimi sayesinde, cevizler yalnızca besleyici bir gıda olmakla kalmayıp, aynı zamanda kanıtlanmış antienflamatuar ve antikanser özelliklere sahip fonksiyonel bir bileşen olarak öne çıkmaktadır. Kanser riskini azaltmak ve kolon sağlığını desteklemek isteyen herkes için, her gün bir avuç ceviz tüketmek, bilimsel temellere dayalı etkili bir seçenek olabilir.
—
**Araştırma Konusu**: People
**Makale Başlığı**: Systemic Inflammation and the Inflammatory Context of the Colonic Microenvironment Are Improved by Urolithin A
**Haberin Yayın Tarihi**: 1-Apr-2025
**Web References**: https://aacrjournals.org/cancerpreventionresearch/article/18/4/235/754306/Systemic-Inflammation-and-the-Inflammatory-Context
**Anahtar Kelimeler**: Colon cancer, Inflammation, Preventive medicine