2010-2020 Döneminde 20-49 Yaş Kadınlarda Meme Kanseri Ölüm Oranlarında Belirgin Azalma

Son on yılda, 20-49 yaş arasındaki kadınlarda meme kanseri mortalite oranlarında dikkat çekici bir azalma gözlemlendi. Bu gerileme, farklı ırk ve etnik gruplar ile meme kanserinin çeşitli moleküler alt tipleri için geçerli oldu. Amerikan Kanser Araştırmaları Derneği (AACR) 2025 Yıllık Toplantısı’nda açıklanan bu bulgular, SEER (Surveillance, Epidemiology, and End Results) programı verilerinin kapsamlı analizi sonucu ortaya kondu. Sonuçlar, meme kanseri insidansının artışına rağmen mortalite oranlarının azalmasıyla ilgili daha derin bir anlayış sağlarken, genç kadınlarda kanserle ilgili sağkalımda ilerleme olduğu kadar süregelen eşitsizliklerin de altını çizdi.

Son yirmi yılda, üreme ve erken orta yaşta olan kadınlar arasında meme kanseri insidans oranları belirgin şekilde artış gösterdi. Bu artış, çoğu ırk ve etnik grup için geçerli olup oldukça karmaşık bir epidemiyolojik tablo ortaya koymaktadır. Ancak, bu yükselen insidansa rağmen ölüm oranları aynı paralelde artmadı. Tam tersine, 2016’dan itibaren meme kanserinden kaynaklanan ölüm oranlarında dikkat çekici ve tutarlı bir azalma başladı. Bu durum, genç yaş grubunda hastalık yönetimi ve algısı açısından önemli bir dönüm noktasıdır.

Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Siteman Kanser Merkezi’den Dr. Adetunji Toriola’nın liderliğinde yürütülen araştırma, SEER Programı 17 veritabanına dayanmaktadır. Araştırmada, 2010-2020 yılları arasında 11.661 meme kanseri ölümü incelenerek, tümör biyolojisi, ırksal farklılıklar ve yaş gruplarına göre mortalite eğilimleri detaylı olarak ayrıştırıldı. Analiz, özellikle luminal A, luminal B, HER2-enriched ve triplenegatif olmak üzere dört temel moleküler meme kanseri alt tipinin insidans temelli mortalite oranları üzerine odaklandı.

Moleküler alt tiplerin ayrılması klinik açıdan büyük önem taşıyor çünkü her bir alt tip, farklı patofizyolojik özellikler ve tedavi yanıtları sergiliyor. Örneğin, hormon reseptör pozitif ve genellikle daha yavaş seyirli olan luminal A alt tipi, mortalitedeki en ciddi düşüşü kaydetti. Bu düşüş özellikle 2017 yılında yıllık yüzde 32.88 oranıyla dramatik hale geldi. Öte yandan, genellikle daha kötü prognoza sahip ve hedefe yönelik tedavi seçenekleri sınırlı olan triplenegatif meme kanseri de 2018’den itibaren benzer biçimde önemli mortalite azalmaları yaşadı.

Ancak yaş grupları arasında sağ kalım sonuçları tümör alt tiplerine göre farklılık gösterdi. Luminal A tümörler genelde iyi yaşam süresi ile ilişkilendirilse de, 20-39 yaş arası kadınlarda sağkalım oranın 78.3% ile luminal B alt tipine kıyasla (84.2%) daha düşük olduğu belirlendi. Bu bulgu, daha genç kadınlardaki luminal A tümörlerinde biyolojik heterojenite olduğunu ve altta yatan tümör agresifliği veya tedaviye direnç mekanizmalarının daha detaylı incelenmesi gerektiğini gösteriyor.

Irksal ve etnik gruplar arasındaki mortalite farkları ise azalmaya rağmen devam ediyor. Özellikle, Siyah olmayan Hispanik olmayan kadınlarda insidans temelli mortalite en yüksek düzeyde seyretti. Bu grubun mortalite oranı 2010’da 16.56/100.000 iken, 2020’de 3.41/100.000 olarak kaydedildi. Aynı dönemde Beyaz olmayan Hispanik kadınlar ise en düşük mortalite oranlarını yaşadı. Siyah olmayan Hispanik olmayan kadınlar için mortalitedeki dramatik azalma 2016 sonrası daha belirginleşti. Bununla birlikte, sağ kalımda var olan eşitsizlikler kritik bir sorun olarak kalmaya devam ediyor.

Mortalitedeki olumlu gelişmelerin arkasında, son yıllarda meme kanseri tedavisinde devrim niteliğindeki gelişmeler yatıyor. 2015-2016 döneminde onaylanan ve tedavi programlarına dahil edilen CDK4/6 inhibitörleri ile optimize edilen endokrin tedaviler, özellikle hormon reseptör pozitif, HER2 negatif olan luminal A hastalıkta etkili oldu. Bu hedefe yönelik tedaviler, tümör kontrolünü artırırken yan etkileri azaldığı için genç kadınlar arasında yaşam kalitesini iyileştirdi.

Erken tanı ve sağlık hizmetlerine erişimdeki iyileşmeler de mortalitedeki düşüşü destekleyen diğer önemli unsurlar olarak belirlendi. 40-49 yaş aralığında uygulanan geliştirilmiş rutin tarama protokolleri ve yüksek risk grubuna yönelik hedeflenmiş tarama stratejileri, hastalığın erken evrede saptanmasını sağladı. Bu gelişmeler, kapsamlı sağlık politikaları ve altyapı iyileştirmeleri sayesinde farklı ırksal ve etnik gruplara daha adil tedavi hizmetleri sunma imkanı kazandı.

Ancak bu olumlu gelişmelere rağmen, sağ kalım analizleri, özellikle Siyah olmayan Hispanik olmayan kadınların en düşük sağ kalım oranlarına sahip olduğunu göstermeye devam ediyor. Bu durum, tümör biyolojisi, sosyoekonomik faktörler, tedaviye erişim zorlukları ve eşlik eden hastalıklar arasındaki karmaşık etkileşimlere işaret ediyor. Bu tür sistemik eşitsizlikler, hedefe yönelik biyolojik ve sağlık hizmeti araştırmalarının sürdürülmesini zorunlu kılıyor.

Dr. Toriola, gelecekteki araştırma önceliklerinin, özellikle genç kadınlarda kanser gelişimini ve tedavi yanıtlarını belirleyen moleküler mekanizmaların açığa çıkarılması olması gerektiğini vurguluyor. Genomik, proteomik ve immünoloji alanlarında yapılacak çalışmaların, hastalığın daha agresif seyrettiği alt gruplar için yeni biyobelirteçler ve tedavi hedefleri üretmesine katkı sağlayacağı belirtiliyor. Aynı zamanda, koruyucu sağlık politikalarının yaygınlaştırılması ve yüksek kalitede sağlık hizmetlerinin evrensel erişimi için düzenleyici çabaların devam ettirilmesi gerektiği ifade ediliyor.

Çalışmanın bazı sınırlılıkları da bulunuyor. Takip süresi sadece on yıl ile sınırlandırılmış olduğundan, özellikle genç hastaların daha uzun vadeli sonuçları analiz edilemedi. Ayrıca, bazı ırk ve etnik gruplarda meme kanseri ölümlerinin sayısının azlığı, istatistiksel güç açısından bazı trendlerin ve eşitsizliklerin daha hassas tespitini zorlaştırmaktadır.

Sonuç olarak, Washington Üniversitesi araştırmacılarının SEER verileri ışığında yaptığı on yıllık analiz, 20-49 yaş arası kadınlarda meme kanseri mortalitesinde umut verici bir azalma sağlandığını ortaya koyuyor. Bu olumlu gelişmeler; hedefe yönelik tedavilerdeki ilerlemeler, etkin tarama yöntemleri ve sağlık hizmetlerine erişimdeki iyileşmelerle ilişkilendiriliyor. Ancak, kalıcı ırksal eşitsizlikler ve genç yaş grubundaki biyolojik karmaşıklıklar, alanın önümüzdeki yıllarda yoğunlaşması gereken konular olarak ön planda yer alıyor. Bu yol haritası, hem kişiye özel onkoloji yaklaşımlarının hem de sosyal adalet ilkelerinin bütünleşmesini gerektiriyor ki bu kazanımlar tüm kadınlara eşit biçimde ulaştırılabilsin.

**Araştırma Konusu**:
20-49 yaş arası kadınlarda meme kanseri mortalite trendleri, moleküler alt tipler ve ırksal/etnik gruplar bazında insidans temelli mortalite ve sağkalım analizleri.

**Makale Başlığı**:
Breast Cancer Mortality Declines Among Younger Women Highlight Treatment Advances and Persistent Disparities

**Haberin Yayın Tarihi**:
Nisan 2025

**Web References**:
– American Association for Cancer Research (AACR) Annual Meeting 2025: https://www.aacr.org/meeting/aacr-annual-meeting-2025/
– SEER Program: https://seer.cancer.gov/
– Toriola Profile: https://publichealth.wustl.edu/people/adetunji-t-toriola/

**Anahtar Kelimeler**:
Meme kanseri, mortalite oranları, insidans temelli mortalite, moleküler alt tipler, luminal A, triplenegatif meme kanseri, ırksal eşitsizlikler, hedefe yönelik tedavi, CDK4/6 inhibitörleri, genç kadınlar, kanser sağkalımı

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Onkolojideki En Yeni ve Önemli Gelişmeleri Kaçırmayın

E-posta yoluyla paylaşımlarınızı almak için onay veriyorum. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı inceleyin.

Loading Next Post...
Takip Et
Search
ŞU ANDA POPÜLER
Loading

Signing-in 3 seconds...