Brezilya Amazonu’nun kalbinden çıkan çığır açıcı bir araştırma, yaşamın ilk yılında tüketilen ultra işlenmiş gıdaların bebeklerin bağırsak mikrobiyotasını nasıl derinden etkilediğini gözler önüne seriyor. Acre, Cruzeiro do Sul’da gerçekleştirilen ve MINA Çalışması kohortuna dâhil edilen 728 çocuğun dahil olduğu bu geniş kapsamlı araştırma, anne sütü alan bebeklerle erken dönemde yüksek oranda işlenmiş gıdalarla beslenen çocukların bağırsak bakteriyel profilleri arasındaki belirgin farklılıkları ortaya koyuyor. Bağırsak mikrobiyotası bağışıklık sistemi ve uzun vadeli sağlık üzerinde kritik bir rol oynadığı için, bu bulgular küresel çapta beslenme rehberleri ve kamu sağlığı stratejileri için önemli çıkarımlar sunuyor.
Bebeklikte bağırsak mikrobiyomu, metabolik ve immünolojik gelişimde hayati görev üstlenen dinamik ve karmaşık bir mikroorganizma topluluğudur. Anne sütü, bağırsak bariyer fonksiyonunu destekleyen ve patojenik bakterilerin çoğalmasını engelleyen Bifidobacterium cinsinin faydalı çoğalmasını teşvik ettiği bilinir. MINA Çalışması, anne sütü alan çocukların Bifidobacterium seviyelerinin yüksek kalmaya devam ettiğini ve böylece bağırsaklarında daha sağlıklı bir mikrobiyal dengeyi koruduklarını belirgin şekilde ortaya koymaktadır. Bu bakteri cinsi, bebeklik döneminde bağışıklığın güçlendirilmesi ve inflamatuar hastalık riskinin azaltılması ile ilişkilendirilen koruyucu mikrobiyom yapısının ayırt edici bir göstergesidir.
Öte yandan anne sütü almayan ve ultra işlenmiş gıdaları erken dönemde tüketen bebeklerde Selimonas ve Finegoldia gibi bakteriyel cinslerin zenginleştiği gözlemlenmiştir. Bu bakteriler, ilerleyen yaşamda obezite ve gastrointestinal sorunlarla ilişkilendirilen olumsuz sağlık sonuçlarıyla bağlantılı olarak bilinmektedir. Erken yaşta bu tür mikroorganizmalara kolonize olmanın, beslenme alışkanlıklarının bireylerin mikrobiyal dengesizliklere yatkınlığını artırabileceği ve uzun vadede olumsuz sağlık etkilerine yol açabileceği vurgulanmaktadır. Bu durum, bebeklik döneminin yaşam boyunca sürecek mikrobiyota paternlerinin oluşması için kritik bir zaman dilimi olduğunu pekiştirmektedir.
Araştırmacılar, anne sütünün ultra işlenmiş gıdaların bağırsak mikrobiyotasına olan zararlı etkilerini azaltıcı bir faktör olduğunu belirlemiştir. Hem anne sütü alan hem de ultra işlenmiş gıdalardan uzak duran bebeklerde bağırsak mikrobiyal topluluklarının daha stabil olduğu ve sağlık göstergelerinin olumlu seyrettiği saptanmıştır. Bu koruyucu etki, ağırlıklı olarak besin kaynağı olarak değil, mikrobiyom aracılı sağlık süreçlerinde de hayati bir rol oynadığı üzerinde durulması gereken anne sütü faydalarının çok boyutluluğunu ortaya koymaktadır.
Araştırmanın nadir özelliklerinden biri de, sosyal açıdan yüksek kırılganlık ve altyapı eksikliğinin göze çarptığı bir bölgede, doğumdan itibaren kohort takibine dayalı örneklemin oluşturulmuş olmasıdır. Brezilyalı ve uluslararası araştırma merkezlerinin iş birliğiyle, Güney Kore’de gerçekleştirilen gelişmiş otomatik yöntemlerle mikrobiyal DNA genom dizilemesi ve São Paulo’da yürütülen ileri düzey biyoinformatik analizleri, bu çalışma boyunca başarıyla entegre edilmiştir. Bu sayede, mikrobiom araştırmalarında yetersiz temsil edilen toplumlarda moleküler biyoloji tekniklerinin epidemiyolojik verilerle birleşmesi sağlanarak önemli bir ilerleme kaydedilmiştir.
Araştırmada ayrıca, sütten kesilen bebeklerde, işlenmiş gıda tüketimi olmasa dahi, Firmicutes adlı bakteri cinsinin artmış prevalansı dikkat çekmiştir. Firmicutes, genellikle erişkin tipi bir bağırsak mikrobiyotasının işareti olarak kabul edilir ve bu durum, bebeklerde mikrobiyal olgunlaşmanın erken gerçekleştiğine dair bir işaret olabilir. Ancak bu erken mikrobiyal olgunlaşmanın fizyolojik sonuçları henüz tam olarak bilinmemekte olup, beslenme alışkanlıklarının bebeklik döneminde gelişimsel mikrobiyota temsilini nasıl etkilediğine dair yeni sorular doğurmaktadır.
Ultra işlenmiş gıda tüketen ve erken sütten kesilen bebeklerde ayrıca Blautia adlı bakteriyel cins de artış göstermiştir. Blautia’nın sağlık üzerindeki etkileri net olmamakla birlikte; bazı literatürde metabolik hastalıklarla ilişkilendirilmekle beraber, bebek bağırsak ekolojisindeki rolü ve sağlık sonuçlarındaki etkisi hâlâ tartışmalıdır. Bu durum, mikrobiyom biliminin genelinde yaşanan temel sorunlardan birini yansıtır: Araştırılmış korelasyonların nedensel ilişkilerden ayırt edilmesi ve sağlığa prognostik işaretler verebilecek mikrobiyal göstergelerin belirlenmesi gerekliliği.
Çalışma kapsamında ortaya konan endişe verici bir diğer gerçek, bu Amazon kohortundaki bebeklerin yüzde 80’inden fazlasının iki yaş öncesinde Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği dönemin çok öncesinde ultra işlenmiş gıdalara maruz kalmasıdır. Bu erken beslenme geçişi, bağışıklık sisteminin gelişimini olumsuz etkileyebilir ve kronik hastalıklara karşı duyarlılığı artırabilir. Ayrıca, uzak ve izole bölgelerde işlenmiş ürünlerin erişilebilirliği ve ticari yaygınlığı, optimal bebek beslenmesinin teşvik edilmesini ve bağırsak mikrobiyotasının sağlıklı gelişmesini güçleştiren önemli zorlukları gündeme getirmektedir.
MINA kohortu uzunlamasına takip edilerek, erken yaşta maruz kalınan beslenme türlerinin çocukluk ve ötesinde sağlık seyri üzerindeki etkileri incelenecek; özellikle obezite, alerji ve gastrointestinal hastalıklar gibi sonuçlarla mikrobiyal değişimler arasındaki olası bağlantılar araştırılacaktır. Bu veriler, kamu sağlığı müdahaleleri geliştirmek ve beslenme rehberlerini güncellemek için çok kıymetli olacaktır.
Metodolojik olarak, çalışma boyunca standartlaştırılmış örnek toplama ve örnek saklama protokolleri titizlikle uygulanmıştır. Bir yaşındaki çocuklardan alınan bağırsak mikrobiyotasını içeren anal sürüntü örnekleri, mikrobiyal bütünlüğün etkin şekilde korunması amacıyla soğuk zincir koşullarında muhafaza edilmiştir. Detaylı form ve anketlerle anne sütü alımı ve diyet alışkanlıkları kayda geçirilmiş, bu sayede yaşam tarzı faktörleri ile mikrobiyota bileşimi arasındaki ilişkiler kapsamlı şekilde analiz edilmiştir.
Bu araştırma sadece örneklem büyüklüğü ve ortamı ile değil; aynı zamanda sosyoekonomik ve çevresel bağlamların beslenme ile mikrobiyota gelişimi üzerindeki kesişimini aydınlatması açısından da öncü bir nitelik taşımaktadır. Brezilya Batı Amazonu, benzersiz kültürel ve ekolojik özellikleri ile modern beslenme alışkanlıklarının en uç noktalarda bile insan biyolojisini nasıl etkilediğinin anlaşılmasına olanak sağlayan doğal bir laboratuvar işlevi görmektedir.
Sonuç olarak, bu önemli çalışma ultra işlenmiş gıda tüketiminin bebek bağırsak mikrobiyotasını olumsuz etkilediğini ortaya koyarken, aynı zamanda anne sütünün bu zararlı etkilere karşı kilit bir tampon görevi gördüğünü vurgulamaktadır. Erken dönemde işlenmiş gıdaların yaygınlığını sorgulayan ve sürdürülebilir anne sütü teşvikini destekleyen bu bulgular, hem Brezilya hem de küresel çapta halk sağlığı politikalarının yönlendirilmesinde temel teşkil edecektir. MINA Çalışması’ndan gelecek ek araştırmalar, erken beslenme, mikrobiyal ekoloji ve uzun vadeli sağlık arasındaki karmaşık ilişkiyi çözmede büyük katkı sağlayarak dönüştürücü sağlık stratejilerinin geliştirilmesini mümkün kılacaktır.
—
Araştırma Konusu:
Ultra işlenmiş gıda tüketiminin bebeklerin yaşamlarının ilk yılında bağırsak mikrobiyotasının gelişimine etkisi.
Makale Başlığı:
Effect of ultra-processed food consumption on the gut microbiota in the first year of life: Findings from the MINA–Brazil birth cohort study
Haberin Yayın Tarihi:
6 Şubat 2025
Web References:
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0261561425000317
https://bv.fapesp.br/en/auxilios/95936
https://bv.fapesp.br/en/pesquisador/696040/lucas-damasio-faggiani
https://bv.fapesp.br/en/pesquisador/3197/marly-augusto-cardoso
Doi Referans:
10.1016/j.clnu.2025.01.030
Resim Credits:
Bárbara Prado/USP
Anahtar Kelimeler:
Bağırsak mikrobiyotaşı, Anne sütü, Çocuklar, Bebek beslenmesi, Ultra işlenmiş gıdalar, Mikrobiyom gelişimi, Bağışıklık sistemi, MINA Çalışması, Sağlıklı bağırsak, Kamu sağlığı, Beslenme rehberleri